Multilingual Turkish Dictionary

Küçük kara balık

publish: 2020-06-21 13:45:15
Category: Edebiyat

 

Cemrenin düştüğü geceydi, ay ışığının aydınlattığı denizin derinliklerinde, Nine Balık etrafını saran on iki bin yavrusu ve torununa masal anlatıyordu:
 ‘’ Evvel zaman içinde küçük, kara bir balık vardı. Anasıyla birlikte gürül gürül akan bir derede yaşardı.
Büyük bir dağın pınarından doğan bu dere, menderesler çizerek süzülür giderdi. Küçük kara balıkla anasının yuvası ise tavanı yosunla kaplı kara bir kayanın oyuğundaydı. Küçük Kara Balık geceleri, ay ışığının yuvalarına hiç yansımamasına üzülür, aydınlığa özlem duyardı.
 Gündüzleri ise daha neşeliydi. Güneşin ısıttığı sularda anası ile birbilerini kovalar, avuç içi kadar yerde dolanır dururlardı. Anasının bir tanesiydi Küçük Kara Balık. Çünkü onca yumurta arasından bir tek o sağ kalmış, balık olup meydana gelmişti. O da anasını çok sever, bütün gün kuyruğuyla türlü oyunlar yapar, anasını neşelendirdi. Bir zaman sonra, Küçük Kara Balık’ın neşesi söndü, ağzını bıçak açmaz oldu. Anasının arkasında isteksizce yüzer kimi zaman dalgınlıktan anasını kaybederdi. Anası bu durumu pek üstelemedi, geçer elbet diye düşündü. Oysa Küçük Kara Balık’ın derdi kendiliğinden geçecek gibi değildi. Nitekim bir sabah, daha güneş bile doğmadan anasına seslendi.
‘’Ana, uyan! Sana söyleyeceklerim var . ’’
Anası uyku sersemi cevapladı:
‘’ Yavrucuğum …  Sırası mı şimdi, uyanınca söylersin. Haydi biraz dolaş.’’
‘’ Hayır anacığım artık başıboş dolaşmayacağım. Gitmeliyim buralardan, gideceğim.’’
‘’ Gitmeli misin?’’
‘’ Eve ana gitmeliyim!’’
‘’ Güneş bile doğmadı yavrucuğum, nereye gideceksin? ‘’
‘’ Derenin sonunu arayacağım, derenin sonunda ne var biliyor musun ana? Aylardan beri, derenin sonunda ne olabileceğini düşünüp duruyorum. Dün gece yine sabaha dek düşündüm artık cevabını bulmam gerek. Gidip derenin sonunda ne olduğunu öğreneceğim. ‘’
Anası güldü:
‘’ Benim tatlı yavrum, senin boyundayken ben de bunu düşünürdüm. Ama yavrucuğum, derenin başı sonu yoktur ki, tümü bu gördüğümüzden ibarettir. Dere akar, akar ama hiçbir yere ulaşamaz.
‘’ Akıp da bir yere ulaşmıyor olamaz ana. Yani sence bir sonu yok mu bu derenin? Oysa her şeyin bir sonu vardır. Gecenin, gündüzün, haftanın, ayın, yılın …
Anası bu kez sinirlendi:
‘’ Bırak şimdi bu boyundan büyük lafları. Haydi biraz dolaşalım derede.’’
‘’ Hayır ana, bıktım ben bu amaçsız dolaşmalardan. Başka yerleri de görmek, ne olup bittiğini bilmek istiyorum. Sakın ‘Küçük Kara Balık’ın aklını çeldiler’ diye düşünme ana. Sözüme inan, aylardır gitmeyi düşünüyorum. Tabi ki her anlatılandan kendime pay çıkardım. Hele ihtiyar balıkların anlattıkları var ya, beni en çok onlar düşündürdü. Boşuna ömürlerini tükettiklerini, öylece yaşayıp gittiklerini söyleyenleri dinledikçe hep kendimi düşündüm.
Yaşam bir avuç suyun ardısıra yüzerek zaman doldurmak mı gerçekten? Yoksa başka türlü bir hayat da mümkün mü bu dünyada? Öğrenmek istiyorum. ‘’
Küçük Kara Balık susunca, anası:
‘’ Yavrum, delirdin mi sen? Dünya dünya diye tutturmuşsun. Dünya dediğin nedir ki? Gözlerini açtığın bu yerdir dünya, sürdürdüğün bu düzen yaşamın kendisi. ‘’
O sırada irice bir balık yaklaştı yuvalarına, ‘’komşu’’ dedi. ‘’ Bugün çıkıp dolaşmayacak mısınız derede? ‘’
Ana balık komşusunun sesini duyunca oyuktan çıktı.  ‘’ Zamane çocuklarıyla uğraşmak zor … ‘’ dedi. ‘’Boyundan büyük işler peşinde, çekip gitmek istiyormuş. Gidip dünyayı öğrenecekmiş! Laf işte … ‘’
‘’ Ah sevsinler küçüğü, ne kadar bilgeymiş de haberimiz yokmuş.’’ dedi komşusu.
Küçük Kara Balık bu sözlere içerledi:
‘’ Efendim, bilge ne demek bilmiyorum. Ama ben sizler gibi amaçsız dolaşmaktan sıkıldım. Yaşlanınca, cahil bir bunak gibi köşeme çekilip, boşuna geçirdiğim günler için yakınmak istemiyorum. ‘’
Komşusu homurdandı ama ses etmedi. Anası:
‘’Senin aklını kahrolasıca salyangoz mu çeldi yoksa! ‘’
‘’ Sus ana, o benim arkadaşımdı. ‘’ dedi Küçük Kara Balık.
‘’ Balıkla salyangozun arkadaşlığı mı olurmuş. Hiç duyulduk şey mi bu!
‘’ Balıkla salyangozun düşmanlığı da hiç duyulmamıştı ama siz düşman oldunuz ona.  Zavallıyı yok yere öldürdünüz.’’
Komşu balık: ‘’Bu eski bir öyküdür,’’ dedi.
‘’ İyi ama siz deştiniz bu öyküyü.’’
Anası:
‘’ Ölümü hak etmişti o! Unuttun mu her yerde olur olmaz şeyler konuşuyordu. ‘’
Küçük Kara Balık öfkelendi: ‘’ İyi ya öyleyse beni de öldürün. Çünkü ben de öyle konuşuyorum artık. ‘’
Tartışma büyüdü, sesler arttı. Sesleri duyan deredeki balıklar başlarına toplanıp dinlediler.
Yaşlıca bir balık:
‘’ Sen haddini aşıyorsun. Böyle tehlikli laflar edersen, senin başına da kötü şeyler gelir. ‘’ dedi.
Bir başkası:
‘’ Senin biraz terbiye edilmen gerek, bakalım hangimiz edecek, ‘’
Başka bir balık:
‘’Senin gibi bir komşun olduğu için utanıyorum, ‘’
Bir öteki:
‘’ Hadi iş işten geçmeden bitirelim işini, ihtiyar salyangozun yanına gönderelim onu, ‘’ dedi.
Anası tepkilerden korkmuştu:
‘’Yapmayın, daha toy bir balık benim yavrum … ‘’ dedi.
Balıklar onu dinlemediler. Her biri, Küçük Kara Balık’ı yakalamaya davrandılar. O sırada Küçük Kara Balık’ın arkadaşları imdadına yetişti. Yüzgeçlerinin arasına alıp kaçırdılar onu.
O kargaşada Küçük Kara Balık anasının sesi duydu.
‘’ Yavrum elden gidiyor, yardım edin ...’’
Küçük Kara Balık bunu duyunca dayanamadı:
‘’Anacığım, sen benim için değil, bu koca bunaklar için üzül. Onlar cehaletin savunucusu olmuş! ‘’ dedi.
Balıklardan biri:
‘’Ağzından çıkanı kulağın duysun ufaklık,’’ diye bağırdı.
İkincisi:
‘’ Bunlar gençlik hevesleridir, gel gitme vazgeç bu işten, ‘’
Üçüncüsü:
‘’Buranın neyi eksik? ‘’
Dördüncüsü:
‘’Dünya burasıdır işte. Kal burada, bundan başka dünya yok! ‘’
Beşincisi:
‘’ Seni özleyeceğiz yahu’’ diyordu.
O sırada anası:
‘’ Acı bana, gitme yavrum, gitme …’’ diye sızlanıyordu.
Küçük Kara Balık’ın artık onlara söyleyecek sözü yoktu, doğduğu yuvayı arkasında bırakarak hızla yola koyuldu. Yaşıtı olan birkaç arkadaşı da onu uğurlamak için peşinden yüzdüler. Küçük Kara Balık vedalaşırken:
 ‘’Beni unutmayın dostlarım’’ dedi. Dostları ise ona:
‘’ Seni nasıl unuturuz, sen bizi gaflet uykusundan uyandırdın. Bize öğrettiğin şeyleri asla unutmayacağız. Akıllı, yürekli dost. ‘’ dediler.
Küçük Kara Balık, çağlayanın sularına bıraktı kendini ve büyük bir akıntıya kapılıp tepetaklak oldu. O güne kadar böylesine bir akıntıda yüzmemişti. Birden karşısına binlerce kurbağa yavrusu çıktı. Onlarda aynı anda Küçük Kara Balık’ı farkettiler ve onunla dalga geçmeye başladılar:
‘’ Şuna bak, ne kadar çirkin bir yaratık,’’
 ‘’ Ne var alay edecek? Adım Küçük Kara Balık. Dünyayı gezmeye çıktım. Sizlerle de tanışmak istiyorum. ‘’
Kurbağa yavruları sırayla:
‘’ Biz birbirimize İribaş deriz, ‘’
‘’ Bizden güzelini analar doğurmamıştır henüz,’’
‘’ Senin gibi çirkin değiliz.’’
Küçük Kara Balık:
‘’ Kendinizi bu kadar üstün görmenize şaşırdım doğrusu’’ dedi. ‘’ Yine de hoş görüyorum bu görgüsüz halinizi.’’
‘’ Biz görgüsüz müyüz yani?’’
‘’ Görgüsüz olmasaydınız, herkesin farklılıklarıyla güzel olduğunu görürdünüz. Hem sonra siz neyinize güveniyorsunuz? Adınız bile uyduruk.
İribaşlar bu sözlere çok sinirlendiler ama tartışmayı büyütmeyip lafı değiştirdiler.
‘’ Atıyorsun ha! Demek dünyayı gezeceksin, boş heves!  Biz sabah akşam geziyoruz dünyayı anamız ve babamızdan başka kimseye rastlamadık.
Küçük Kara Balık kahkahayla:
  ‘’ Şu birikintiden dışarı adım atmadan dünyayı gezdiğinizi nasıl söylersiniz?
  ‘’ Birikintiden başka bir dünya mı var? ‘’
Küçük Kara Balık onların dünyasına şaşırdı. Böylesine bir dünyayı yüz kere de yaşasalar bilgisiz kalacaklardı. Zaman geçirmekten vazgeçip oradan uzaklaşmaya karar verdi. Küçük Kara Balık bazen dibe dalıp bazen yüzeye çıkarak derede ilerliyordu. Yüzeye çıktığı bir ara kayanın üzerinde güneşlenen kertenkeleyi gördü. Ve seslendi.
‘’ Kertenkeleciğim, ben küçük bir balığım. Derenin sonunu görmek istiyorum. Ama yola çıkarken çok korkuttular beni. Sen burada balıklar için ne tehlikeler var biliyor musun?’
‘’ Derenin sonunda bir Kaşıkçıkuşu var. Aman dikkat et onun torbasına düşme. Bu senin sonun olur. ‘
‘’ Ne torbası? ‘’
‘’ Kaşıkçıkuşunun gagasının altında bir torba var. Balıklar yüzerken farkında olmadan onun torbasına girerler. Sonra da yutulurlar bu onların sonu olur.’’
‘’ Kaşıkçıkuşunun eline düşenin kurtuluşu yok mu?’’
‘’ Tek kurtuluş yolu gagasını delmektir. Sana bir hançer vereyim, olur da Kaşıkçıkuşunun eline düşersen torbasını delip oradan kurtulursun.
Kertenkele sözünü bitirir bitirmez kayanın deliğinden içeri girip elinde küçük bir hançerle geri döndü.
‘’ Senin gibi minik balıklar gelir buraya ara sıra. Onlar da senin gibi dünyayı görmek isterler. Olur da benim yanıma uğrarlarsa onlara da bu küçük hançerlerden veririm ki kendilerini korusunlar. Bu hançerleri dikenlerden yaparım. ‘’dedi.
‘’ Kertenkeleciğim, çok iyi kalplisin sen. Başka balıklar mı dedin?’’
‘’ Evet senin gibi bilinçli başka balıklar da var. Şimdi onlar büyük bir topluluk oluşturmuş balıkçıyı çileden çıkarıyorlar. Balıkçı ağıyla gelip avlanmaya başladığında, bunlar da ağa girip aşağı doğru yüzerek ağı denizin dibine çekiyorlar. Diğer zavallı balıkları yem olmaktan kurtarıyorlar. Kahraman balıklar onlar. Şimdi benim yuvama dönmem gerek, yavrularım uyanmıştır. Yolun açık olsun cesur balık. Unutmadan söyleyeyim bu dere denize dökülür. Oraya ulaşırsan dikkatli ol!’’
Küçük Kara Balık heyecanlıydı. Kertenkelenin söylediklerini düşünüyordu, o sırada derenin kenarında su içen bir ceylan gördü. Nasıl da güzel diye düşündü? Dünyada öğrenecek ne çok şey var...
Derenin kenarında kaplumbağalar güneşleniyordu. Dağlardan gelen taze kekiğin kokusu yosunların kokusuna karışıyordu. Güneş sırtını ısıtıyordu, neşelendi. Yüzmeye koyuldu. Biraz sonra kalabalık bir sürüyle karşılaştı. Günlerdir ilk defa balıklara rastlıyordu. Onlarla selamlaştı. Balıklar:
‘’ Sen burada yabancısın değil mi? ‘’
‘’ Evet yabancıyım, dünyayı görmek için ayrıldım anamın yanından günlerdir yüzüyorum, derenin sonunu bulmaya gidiyorum. ‘’
‘’ Sakın ha! Geri dönmelisin hemen, bu derenin sonunda Kaşıkçıkuşu var. ‘’
‘’ Biliyorum.’’
‘’ Yine de gideceksin öyle mi? Delirdin mi?’
‘’ Yine de gideceğim. ‘’
Balıklar fısıldaşmaya başladılar. Küçük Kara Balık’ın ünü hemen yayıldı. ‘’ Ta uzaklardan bir balık gelmiş, derenin sonunu bulmaya gidiyormuş, Kaşıkçıkuşundan da hiç mi hiç korkmuyormuş.’’
Genç balıklardan bazıları ona katılmayı düşündüler. Ama büyükler buna izin vermedi.
Küçük Kara Balık yeniden yola koyuldu. Irmağın kenarında bir köy ve biraz ileride çamaşır yıkayan köylü kızlar gördü. Bir süre onları izledikten sonra yine yola koyuldu Az gitti, uz gitti hava kararana dek yüzdü de yüzdü. Hava tamamen kararınca da bir oyuğun içine girip uyudu. Sabah uyanınca yanıbaşında fısıldaşan balıkları gördü. Genç balıklar, büyüklerini ikna edip ona katılmaya gelmişlerdi.
‘’Günaydın’’ dedi, Küçük Kara Balık. ‘’ Demek sonunda benimle gelmeye karar verdiniz.’’
‘’Evet ‘’ dediler hep bir ağızdan.
İçlerinden biri:
‘’ Ama hala Kaşıkçıkuşunu düşündükçe yüreğimiz ağzımıza geliyor, ‘’ dedi.
Tam bu sırada suyun yükseldiğini hissettiler. Sanki koca bir kapak kapanmıştı suyun yüzeyine, karanlıkta kalmışlardı. Küçük Kara Balık o an başlarına geleni anladı. Kaşıkçıkuşunun torbasına düşmüşlerdi. ‘’Dostlar! ‘’ dedi. ‘’Kaşıkçıkuşunun torbasına düştük ama korkmayın buradan kurtulacağız elbette. ‘’
Minik balıklar ağlamaya başladılar:
 ‘’ Hayır, öleceğiz hepimiz. Senin aklına uyup peşine düşerek hata ettik. ‘’ dediler.
Birdenbire korkunç bir kahkaha sesi duyuldu. Balıkların tartışmasını duyan Kaşıkçıkuşunun kahkahasıydı bu:
 ‘’ Sizlere acıyorum. Ha ha hay yutmak gelmiyor içimden … ‘’
Küçük balıklar hep bir ağızdan yalvardılar:
‘’ Sayın Kaşıkçıkuşu ne olur bizi yutmayın efendim! Sizin şanınızı duyduk, büyüklük edin salın bizi, ömür boyu size dua ederiz. ‘’
‘’ Hemen yutmayacağım sizleri, karnım tok zaten.’’
‘’ Aman efendim ne olur bizi bırakın, bizi yoldan çıkaran Kara Balık’ın aklına uyduk. Deremizi terketmeye kalktık, anamız babamız yaslara boğulur.’’
Küçük Kara Balık sinirlendi:
‘’ Korkaklar! Bu zalim kuşun sizi affedeceğini mi sandınız. Ne demeye yalvarıp duruyorsunuz?
Diğerleri:
‘’ Sen ne söylediğini farkında değilsin’’ dediler. ‘’ Kaşıkçıkuşu Hazretleri bizi bağışlayacak. Seni de yutacak işte… ‘’
Kaşıkçıkuşu:
‘’Elbette sizleri bağışlayacağım fakat bir şartım var. ‘’ dedi.
‘’ Tabi ki Efendim ne buyurursanız. ‘’
‘’ Şu çok bilmiş Kara Balık’ı öldürürseniz, özgür olacaksınız.’’
Küçük Kara Balık diğer balıkların yanından uzaklaşıp bir köşeye çekildi. Onlara doğru sessizce:
‘’ Korkaklar! Nasıl olsa yakalanmışsınız. Beni öldürseniz dahi sizi bırakır mı sanıyorsunuz? Üstelik bana diş geçiremezsiniz.’
‘’ Seni boğmalıyız özgürlüğümüz için!’’
‘’ Deli misiniz siz? Bizim türümüzle beslenen bir kuşa mı güveniyorsunuz?’’
‘’ Sen kendini kurtarmaya çalışıyorsun, bizlere aldırdığın yok.’’
‘’ Dinleyin beni öyleyse yoksa hepinizi bu hançerimle keser ve torbayı yırtıp kaçarım. Şimdi bir oyun oynayacağız. Siz bana saldırın ben de ölmüş taklidi yapacağım.  Bakalım bu güvendiğiniz kuş sizi özgürlüğünüze kavuşturacak mı.’’
Balıklar mecburen bu oyunu kabul ettiler. Oyunlarını sergilediler ve sonunda Küçk Kara Balık ölmüş gibi dibe battı.
‘’ Sayın Kaşıkçıkuşu Hazretleri çok bilmiş balığı boğduk efendim,’’ dediler.
Kaşıkçıkuşu güldü:
‘’Aferin size, şimdi ödül olarak sizi canlı canlı yutacağım. Bağırsaklarımda özgürce dolaşırsınız artık …’’
Bunu söyler söylemez de balıkları yuttu. Artık minik balıkların işleri bitmişti. Küçük Kara Balık ise hançeriyle torbayı yırtıp canını kurtardı. Kaşıkçıkuşu ise canının acısından balığın peşine düşemedi.
Küçük Kara Balık hiç durmadan yüzdü. Az gitti uz gitti. Bir suya batıyor bir yüzeye çıkıyor her yeri görmek istiyordu. Epey ilerledikten sonra bir balık sürüsüne rastladı. Birisine yaklaşıp sordu:
‘’ Hey arkadaş! Ben buraya yabancıyım, uzaklardan geldim. Burası neresidir? ‘’
Balık arkadaşlarına dönüp seslendi:
‘’ Koşun bakın biri daha gelmiş. ‘’
Balıklardan biri:
‘’Hoş geldin arkadaş! ‘’ dedi.
Bir diğeri:
‘’ Bütün dereler, çaylar buraya akar burası denizdir, ‘’ dedi.
Başkası:
‘’İstersen, bizim topluma katılabilirsin, ‘’ dedi.
Küçük Kara Balık heyacanla:
‘’Demek derenin sonuna geldim. Artık denizdeyim, izninizle ben biraz dolaşmak isterim. Sonra gelip sizlere katılacağım.’’ dedi.
Balıklardan biri:
‘’ Öyleyse gez dolaş. Ama çok dikkatli olmalısın, Karabatak dolanır buralarda, günde 3-5 balık avlar, sakın ona yem olma! ‘’
Küçük Kara Balık onlardan uzaklaştı. Biraz yüzeye çıktı güneşin ışınları sırtını ısıtırken:
‘’Şimdi artık ölüm korkutmuyor beni, ama yaşadıkça onu arayacak değilim. Ölümle karşı karşıya gelince ki bu sık sık oluyor, kaçınılmaz bir gerçekle yüz yüze gelmiş olacağım. Önemli olan bu değil. Önemli olan benim yaşamımın ya da ölümümün başkaları üzerinde bırakacağı etkidir. ‘’ diye düşündü.
Düşüncelerini sürdüremedi çünkü o sırada bir Karabatak onu kaptığı gibi havalandı. Küçük Kara Balık ne olduğunu anlamadan kendini ıslak ve karanlık bir yerde buldu. Tam kuşun midesinde olduğunu anlamıştı ki bir ağlama sesi duydu. Gözleri karanlığa alışınca bunun minik bir balıktan geldiğini anladı. Ona seslendi:
‘’Ağlama küçük, ben bu Karabatağı öldürüp tüm balıkları onun zulmünden kurtarmayı tasarlıyorum. Ama önce seni buradan çıkarayım elime ayağıma dolanma, ‘’ dedi.
‘’ Hadi ordan sen de! Kendin ölmek üzereyken Karabatağı nasıl öldürecekmişsin?’’
‘’ Karnını hançerimle deşerek! Beni dinle şimdi kendimi sağa sola çarparak onu rahatsız edeceğim sen de ağzına kadar yüz, ağzını açar açmaz da kaçıp kurtar kendini. ‘’
‘’ Peki sen ne olacaksın?’’
‘’ Beni düşünme, ben bu zalimi öldürmeden çıkmayacağım buradan.’’

Küçük Kara Balık sözlerini bitirir bitirmez kendini sağa sola çarpmaya başladı. Bu sırada kuşun ağzına kadar yüzen minik balık kuşun ağzını açmasıyla birlikte kendini aşağıya attı. Denize varınca Küçük Kara Balık’ı beklemeye karar verdi. Ama Kara Balık görünmüyordu. Yalnız Karabatağın kıvrandığını gördü minik balık. Bağırtısını duydu. Karabatak can havliyle son kez kanat çırpıp suya düştü ve can çekişerek öldü. Küçük Kara Balık’tan ise hiçbir haber çıkmadı. O günden sonra onu gören de duyan da olmadı. ‘’
Nine Balık masalını bitirdi. On iki bin yavru ve torununa ‘’ Haydi artık uyuma zamanını gidip yatın’’ dedi.
Yavrular bir ağızdan: ‘’Ama Küçük Kara Balık’a ne olduğunu söylemedin! ‘’
Nine Balık:
‘’Arkası yarın şimdi uyuma zamanıdır. İyi geceler ‘’
On bir bin dokuz yüz doksan dokuz küçük balık ‘’ iyi geceler ‘’ dediler ve gidip uyudular. Nine Balık da uyudu. Yalnız Küçük Kırmızı Balık ne yaptı ne ettiyse uyuyamadı. Sabaha dek hep denizi düşünüp durdu.

                                                                                                                      Samed Behrengi




 

Share On Social Networks: