Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Phlosef

English Turkish Phlosef
LACHELIER : English Turkish Phlosef

Julius Lachelier.
1918 yılları arasında yaşamış ve tümevarım problemine getirdiği çözüm yoluyla tinselci bir felsefeye ulaşmış olan Fransız filozofu. Temel eserleri arasında Tümevarımın Temelleri Üzerine ve Psikoloji ve Metafizik adlı kitapları olan Lachelier, tümevarım konusuna, tıpkı Kant gibi, dünyaya ilişkin tecrübemizin zorunlu koşullarını araştırarak girmiştir. Deneyin bize yalnızca, fenomenler arasındaki pratik bağlantılarla ilgili sınırlı sayıda gözlem sağladığını, fakat bu fenomenlerin niçin birbirlerine bağlandıklarını söylemediğini, bizim ise, tümevarımsal akılyürütmede, sınırlı sayıdaki gözlemlerden, gelecekteki gözlemlenmemiş bağlantıları da içeren tümel bir sonuç çıkardığımızı dile getiren Lachelier, tümevarımın bilimsel pratik açısından gerekli olmakla birlikte, felsefi düzlemde ancak fail ve mekanik bir nedenselliğe ek olarak ereksel ya da final bir nedensellik yoluyla temellendirilebileceğini savunmuştur

LAKATOS : English Turkish Phlosef

Imre Lakatos. Bilimsel gelişmeye ilişkin araştırma programlarıyla ün kazanmış olan çağdaş bilim felsefecisi.
1974 yılları arasında yaşamış olan Lakatos, aynı zamanda klasik bilim anlayışına yönelik itirazlarıyla tanınmıştır. Pozitivist bilim ideali ve anlayışının eleştirisini yapan Lakatos'a göre, bilimde nihai doğrulama ve nihai yanlışlama yoktur. Bilim yanılabilir, hataya düşebilir. Bilimde kesin doğrularla, kesin yanlışların olamayacağını söyleyen Lakatos'a göre, bilimde hakikati garanti edecek, doğruluğu teminat altına alacak, genel-geçer, evrensel ve rasyonel yöntemler yoktur. Bundan dolayı, bilimin kesin ve değişmez bir yöntemi olamaz

LAMETTRIE : English Turkish Phlosef

Julian Offray de Lamettrie. Fransız maddeciliğinin kurucusu olarak ün kazanmış olan hekim-filozof.
1751 yılları arasında yaşamış olan Lamettrie, materyalist felsefesinde, maddeden bağımsız bir ruhu düşünmenin saçma bir şey olduğunu öne sürerek, gerçekten varolanın yalnızca madde olduğunu göstermeye çalışmıştır

LANGE : English Turkish Phlosef

Friedrich Albert Lange.
1875 yılları arasında yaşamış ve esas 1866 yılında yayınlamış olduğu Materyalizmin Tarihi adlı eseriyle ün kazanmış olan Yeni-Kantçı Alman filozofu. Doğa bilimlerinde metodolojik bir ilke olarak görüldüğü zaman tasdik edilmek durumunda olan maddecilik, genel bir dünya görüşü ya da felsefeye veya bir metafiziğe dönüştürüldüğü zaman, Lange'e göre, kesinlikle reddedilmelidir. Bu çerçeve içinde konuşulduğunda, empirik psikoloji kapsamı içinde psişik süreçleri fizyolojik yoldan açıklamak mümkün ve doğru olur. Fakat bilincin yalnızca maddeci bir yoruma elverişli olduğunu düşünmek ise, aynı ölçüde yanlış ve safdillik olur. Çünkü biz cisimler, sinirler ve fizyolojik süreçlerle ilgili herşeyi yalnızca bilinç marifetiyle biliyoruz

LEIBNIZ : English Turkish Phlosef

Gottfried Wilhelm von Leibniz.
yüzyıl akılcılığının, Descartes ve Spinoza'dan sonra gelen son büyük düşünürü.
1716 yılları arasında yaşamış olan Leibniz'in en önemli kitabı, metafiziğini ortaya koyduğu Monadoloji adlı eserdir. Leibniz, modern felsefenin diğer etkili düşünürleri gibi, deneysel, tümevarımsal ve matematiksel-mekanik doğa bilimlerinden ve özellikle de fizik biliminden yola çıkmıştır. Doğanın sonsuz küçüklükteki öğelerden meydana geldiği öğretisini benimseyerek, cisimlerin karşılıklı eylem ve düzenli etkileşimlerini açıklayabilmek için, varsayılması gereken birşey olarak güç düşüncesine ulaşan Leibniz, bu gücü, cisimsel olmayan bir şey olarak tasarlamış ve onu aynı zamanda düşünen, algılayan ve maddi olmayan bir gerçeklik olarak tanımlamıştır. Böylelikle, maddeci ve mekanik bir görüşten, tinsel ve dinamik bir düşünce tarzına geçen Leibniz, bu güç birimine monad adını vermiş ve monadın faaliyetlerinin ideler ve algılar olarak ortaya çıkacağını söylemiştir. Buna göre, evren gerçeklikte yan yana varolan bir monadlar çokluğundan meydana gelmektedir. Monad'lar, basit tözler eyleme yetili, canlı ve duyarlık sahibidirler; yer kaplamazlar, onların büyüklükleri ya da şekilleri yoktur. Monadlar maddi varlıklardan mantıksal bakımdan önce gelir. Her monad ayrı bir dünyadır, ancak monadların tüm faaliyetleri birbirleriyle uyumludur. Leibniz'e göre, monadların bu uyumu Tanrı'nın yaratıcı faaliyetinin bir sonucudur. Tanrı bu uyumu önceden kurmuş, herşeyi ayarlamıştır. Tanrı varolan herşeyin fail nedenidir; O, varoluşu zorunlu olan, varoluşu başka bir nedeni gerektirmeyen varlıktır

LEVISTRAUSS : English Turkish Phlosef

Claude Levi Strauss. Descartes ve Sartre'a şiddetle karşı çıkan yapısalcılığın kurucusu ünlü Fransız antropologu. Levi Strauss'a göre, biz öncelikle bilinç değil de, dilin, kültürün ve eğitimin ürünü olan toplumsal yaratıklarız. Felsefeyi çokça meşgul eden özne-nesne ayrımı üzerinde hiç durmayan Levi Strauss, yapısalcılığın bir bilim olduğunu söyler. Buna göre, yapısalcılık işe, insan etkinliğinin temel öğelerini, eylemleri ve sözleri sınıflayarak başlar ve daha sonra bu öğelerin nasıl birleştiğini inceler; yapısalcılık, bundan dolayı her tür insan etkinliğiyle ilgili nesnel yasalara ulaşmayı amaçlayan bilimsel bir araştırmadır

LOCKE : English Turkish Phlosef

John Locke. İngiliz deneyciliği ya da empirizminin kurucusu olan ünlü filozof.
1704 yılları arasında yaşamış olan Locke'un temel eseri, İnsan Anlığı üzerine Bir Deneme'dir. Doğuştancılığa karşı çıkan Locke, insanın bilgiye temel olan malzemeyi sonradan deney yoluyla kazandığını söyler. Bilginin kaynağı konusunda empirist olan Locke biri dış deney, diğeri de iç deney olmak üzere, iki tür deney bulunduğunu söyler. Dış deneyde, insan beş duyu yoluyla dış dünyadaki şeyleri tecrübe eder; insan zihni, burada tümüyle alıcı olup, pasif durumdadır. İç deneyde ise, insan varlığı, kendi zihninde, kendi iç dünyasında olup bitenleri tecrübe eder. İnsan zihnindeki tüm ideler, işte bu iki kaynağın birinden ya da diğerinden gelir. İnsan zihnindeki tüm ideler, basit ideler ve kompleks ideler olmak üzere, iki başlık altında toplanabilir. Basit ideler, duyularımız aracılığıyla kazanılmış olan idelerdir. İnsan zihni bu basit ideleri birbirleriyle çeşitli şekillerde birleştirdiği zaman kompleks idelere sahip olur. Locke, bilginin söz konusu yetilerin algı yoluyla kazanılan basit ideleri işlemesinin sonucunda ortaya çıktığını savunur. Ve bilgi, idelerin birbirleriyle olan bağlantısına ve uyuşmasına ya da birbirleriyle uyuşmayıp, birbirlerini kabul etmemelerine ilişkin algıdan başka bir şey değildir. Locke,
doğrudan ve aracısız olarak bilincinde olduğumuz şeylerin, nesnelerin bizatihi kendileri değil de, zihinlerimizdeki ideler olduğunu,
idelerimizin deneyden türetilmek durumunda olduğunu, aksi taktirde anlamlı bir içerikten yoksun olacağını,
genel bir önermenin sezgisel bakımdan ya da kanıtlama yoluyla kesin olmadıkça, gerçek anlamda bir bilgi olamayacağını kabul ettiği için, bilgimizin kapsamını oldukça daraltır. O, bir empiristtir ve dolayısıyla bilgide deneye önem verip, empirik olmayan ilkelerden türetilmiş mantıksal bir sistemin bize gerçekliğin resmini hiçbir şekilde veremeyeceğini kabul eder

LUKACS : English Turkish Phlosef

Georg Lukacs.
1971 yılları arasında yaşamış olan Macar Marksist düşünürü ve estetikçisi. Temel eserleri arasında Roman Kuramı, Estetik Kültür, Tarihi Roman, Tarih ve Sınıf Bilinci adlı kitaplar bulunan Lukacs, Yeni-Kantçı Georg Simmel'in öğrencisi, Ernst Bloch, Karl Mannheim ve Marx Weber'in arkadaşı olmuştur. Estetikte, Marksist bir gerçekçilik kuramı geliştiren Lukacs, felsefede ise, irrasyonalizm, mekanik maddecilik ve dogmatizmin çeşitli şekillerine karşı, diyalektiğin savunuculuğunu yapmıştır

LUKRETIUS : English Turkish Phlosef

M.Ö.
51 yılları arasında yaşamış olan Romalı düşünür. Altı kitaptan oluşan Doğa Üzerine adlı eseri yazmış olan Lukretius,
hiçten hiçbir şeyin çıkmayacağı ve
hiçbir şeyin ortadan kaldırılamayacağı ilkeleriyle birlikte, maddi cismin ve boşluğun varolduğunu öne sürmüştür. Lukretius, daha sonra cismi de, bileşik ve basit diye, ikiye ayırmıştır. Bunlardan bileşik cisimler nesnelere, şeylere karşılık gelirler; buna karşın, basit cisimler atomlardır. Atomun varoluşunu öne sürdüğü için, maddenin sonsuzca bölünebilirliğine karşı çıkan Lukretius, bir yandan da atomların şekil ve ağırlıkları olduğunu, fakat renk, ses, koku ve tat gibi ikincil niteliklere sahip olmadığını iddia etmiştir

LYOTARD : English Turkish Phlosef

Jean François Lyotard. 1924 doğumlu çağdaş Fransız düşünürü. Postmodernizmin en önemli teorisyenlerinden biri olan Lyotard'ın temel eseri Postmodern Durum'dur. Postmodernliği endüstri sonrası toplumun içinde bulunduğumuz şu anki evresine karşılık gelen bir durum ya da koşul olarak tanımlarken, modernliği de, bilim ve devleti meşrulaştırmak amacıyla kullanılan üstanlatıların oynadığı rol ile açıklayan Lyotard, bu üstanlatılardan ilerlemenin kesinliğini ve vazgeçilmezliğini vurgulayan iki tanesinin, modern bilimle Fransız Devriminin sonucu olan siyaset anlayışının özgürleştirici anlatısıyla, Hegelcilik ve Marksizmin spekülatif tarih felsefelerinin Batı kültürünü anlamak açısından büyük önem taşıdığını savunur. Lyotard'ın çözümü, Wittgensteincı dil oyunlarının meydana getireceği heterojen ve çoksesli yapıdır. Lyotard'a göre, mutlak bir konsensüs değil de, zamansal ve yerel konsensüsler aranmalı, geçici sözleşmelerin peşine düşülmelidir. Başka bir deyişle, görüşlerinin ifade ettiği kökten kuşkuculuğa karşın, Lyotard ahlaki ya da siyasi hiççiliğe düşmemiştir. Adaletin ne modası geçmiş, ne de kuşkulu bir değer olduğunu öne süren Lyotard, modernliğin demokratik potansiyelinin yenilenmesi ve derinleştirilmesi, onun demokratik güç ve itkilerinin diyalektik bir biçimde yoğunlaştırılması gerektiğini belirtmiştir. Dil oyunlarının indirgenemez çokluğunu ve çeşitliliğini benimseyen filozof, bakış açılarının çeşitliliğiyle seslendirilme hakkının yılmaz bir savunucusu olmuştur

MACH : English Turkish Phlosef

Ernst Mach.
1919 yılları arasında yaşamış olan ünlü Avusturyalı fizikçi ve filozof. Deneyci bir felsefe anlayışı geliştiren Mach, mantıkçı pozitivizmin babası olarak bilinir. Zihnin duyumlarının ötesinde kalan bir şeyi bilme gücüne sahip olmadığını, bilimsel bir kuramın duyumların dışında kalan gerçek şeylerle ilgili bir bulgu olmayıp, yalnızca tecrübenin akışıyla ilgili bir öndeyi olduğunu öne süren Mach, bilimin çok farklı bir dizi deneyi tek bir formülle betimlemek suretiyle, tasarruf sağladığını ve bizi hiç alışılmadık bir durumla karşı karşıya kalma riskinden kurtardığını söyler. Bilim bize, tümüyle yabancı ve alışılmadık olanın, deneyler arasındaki tanıdık bir bağıntının özel bir görünümü olduğunu göstermek, alışılmamış olmayanı alışılmış olana indirgemek suretiyle, yaşamak için gerekli olan herşeyi sağlar

MACHIAVELLI : English Turkish Phlosef

Niccolo Machiavelli. Siyasi amaçlara ulaşmada araçların ahlaki olup olmaması konusuna tümüyle kayıtsız kalma tavrıyla, amacın her aracı meşrulaştırdığı inancıyla ün kazanmış olan İtalyan düşünürü. Yeniçağın ulusal devlet düşüncesinin ilk ve en önemli temsilcisidir. Karışıklıklar içinde olan yurdunun kurtuluşunu onun güçlü ve birlikli bir ulusal devlet olarak ortaya çıkışında gören Machiavelli'ye göre, bir devlet bir ulusa dayanıyorsa eğer, onun yeter bir gücü var demektir. Devlet bütün gücünü bu kökten almalı. Kilise onun karşısında ve üstünde olmamalıdır. Machiavelli, hukuğun da kiliseye bağlı olmaktan kurtarılıp, doğrudan doğruya devletin özünden türetilmesi gerektiğini söyler. O, devleti yöneten kişinin tek amacının, devleti yaşatmak ve gücünü, iktidarını arttırmaktır; devlet adamının daha yüksek bir ödevi veya görevi bulunamaz. Devlet adamının bu amaca ulaşmak için kullanacağı her araç meşrudur. Machiavelli'ye göre, din, ahlak ve hukuk, devlete bağlı olup, gerektiğinde prens tarafından birer araç olarak kullanılabilinir

MALEBRANCHE : English Turkish Phlosef

Nicholas Malebranche.
1715 yılları arasında yaşamış olan Fransız filozofu. Malebranche, gerçek Hıristiyan felsefesi olarak gördüğü Descartes felsefesine bağlanmış ve Geulincx gibi, zihin-beden ilişkisi üzerinde durmuştur. O, iki farklı özle tanımlandığı için, aralarında ortak hiçbir nokta bulunmayan ve bu nedenle birbirine bağlanamayan iki töz, yani zihin beden ilişkisi konusunda, Tanrı'nın ruha, bedensel süreçleri birer vesile ya da araneden olarak kullanmak suretiyle ideler koyduğunu, zihinle beden arasındaki gözle görülür bağın Tanrı'nın müdahalesiyle kurulduğunu savunan okkasyonalist görüşü geliştirmiştir. Gerçek bir neden olmanın yaratıcı bir nedensel güç olmak olduğunu söyleyen Malebranche'a göre, hiçbir insan yaratıcı olamaz. Dahası, Tanrı yaratma gücünü insana aktarmış da değildir. Öyleyse tek ve gerçek bir neden vardır ve o da Tanrı'dır. Onun Hume'un görüşüne çok benzeyen nedensellik görüşünün mantıksal sonucu, "bizim herşeyi Tanrı'da gördüğümüz sonucudur, zira dış dünyadaki nesneler bizde, bir ide ya da düşünce meydana getiremeyeceği için, tüm idelerimiz Tanrı'dan çıkar. Bir şeyi bildiğimiz zaman, Tanrı'nın zihnindeki ideleri bildiğimizi söyleyen Malebranche'a göre, bizi aydınlatmak suretiyle, bir şeyi bilme olanağı veren Tanrı'dır

MARCEL : English Turkish Phlosef

Gabriel Marcel.
1973 yılları arasında yaşamış olan varoluşçu filozof. Gerçek olanı rasyonel olanla, yani özlerle ya da değerlerle özdeşleştirdiğine, şeyleri saf nesnelere dönüştürdüğüne inandığı ve varoluşu, çelişik olduğu gerekçesiyle, inkar ettiğine inandığı idealizme karşı çıkan Marcel, inancın önemini vurgulamış ve Heidegger gibi, insani tecrübenin ontolojik ağırlığını ortaya çıkarmaya çalışmıştır

MARCUSE : English Turkish Phlosef

Herbert Marcuse.
1970 yılları arasında yaşamış olan Alman asıllı ünlü Amerikan düşünür. Frankfurt Okulu mensuplarından biri olan Marcuse, Marksist kuramı, 1920'den başlayarak değişen tarihsel koşullarla uyumlu hale getirmenin mücadelesini vermiştir. Bu amaçla, eleştirel Marksizmin kendi versiyonunu öne süren ve 1960'lı yıllardan başlayarak uluslararası bir ün kazanan Marcuse, Amerika Birleşik Devletleriyle Avrupa'daki yeni sol hareketin destekçisi ve savunucusu olmuştur. O, söz konusu eleştirinin ardından, estetik ve biyolojik değerlerin yüceltildiği bir toplum düzeni arayışına girmiştir. Geleceğin toplumuna ilişkin görüşleriyle özgürlükçü bir anarşist olarak nitelenen Marcuse, özgür, güzel, aydınlık, cinsel içgüdülerin bastırılmadığı, herkesin yeteneğine göre özgürce çalıştığı, çalışmanın bir oyun haline getirildiği, devletin baskıcı görevine gerek duyulmayan bir toplum düzenini özlemiştir

MARKS : English Turkish Phlosef

Karl Marks.
1883 yılları arasında yaşamış ve düşünceleriyle oldukça etkili olmuş olan Alman düşünürü. Felsfenin Sefaleti, Kapital ve Grundrisse gibi eserlerin yazarı olan Marks, bir toplum kuramcısı ve düşünürü olarak, kariyerinin ilk döneminde yabancılaşma kavramı üzerinde yoğunlaşmış olmakla birlikte, esas olarak ekonomik yaşamla diğer toplumsal kurumlar arasındaki ilişkilere yönelik düşünceleriyle tanınır. Bu bağlamda ekonomik determinist bir bakış açısını benimseyen Marks, temelde sınıflara bölünmüş toplumların analizi işiyle meşgul olmuştur. Tüm bunlara karşın, özellikle diyalektik konusundaki görüşleri ve kapitalizme ilişkin eleştirileriyle ün kazanmış olan Marks'a göre, gerçekten varolan herşey maddenin diyalektik hareketi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu nedenle diyalektik yalnızca düşünceler için geçerli olan bir yasa değil, fakat doğada da gerçekleşen aktüel bir sonuçtur. Kapitalist toplum, insanları birbirlerine yakınlaştırmak yerine, onları birbirlerinden uzaklaştırır. İnsan toplumunu insanın kendisi için dayanılmaz hale getirmiştir. Burada ahlak yoktur. Ahlak, Marks'a göre, kapitalist toplumun yıkılışından sonra ancak, yeniden kurulacaktır

MAUPERTIUS : English Turkish Phlosef

Pierre Louis Maupertius. Fransız Aydınlanmasının
1759 yılları arasında yaşamış olan ünlü düşünürü. Sıkı bir bilimci olup, ilerleme fikrine yoğun bir bağlılık sergileyen Maupertius, Newton biliminin, özellikle de yerçekimi yasasının savunuculuğunu yapmıştır. Bilgi kuramı bakımından deneyci, hatta pozitivist bir görüşü benimseyen filozof, bizim fizik biliminde fenomenler alanında kaldığımızı söylemiştir. Ona göre, mekaniğin temel kavramları duyum yoluyla açıklanabilir. Nitekim, Maupertius, matematiksel ve mekanik ilkelerde söz konusu olan zorunlu bağlantının bile çağrışım ve alışkanlık aracılığıyla açıklanabileceğini öne sürmüştür. Bununla birlikte O, doğada ortaya çıkan teleolojik sistemin onun bilgisi mutlak olan bir Tanrı'nın eseri olduğunu açıklıkla gösterdiğini söylemiştir

MCTAGGART : English Turkish Phlosef

J. E. Mc Taggart.
Hegel'in etkisi altında kalmış İngiliz idealist Düşünürü. İçgüdüsel olarak inandığımız şeyler için sağlam ve geçerli nedenler bulmak gerektiğini, inançları metafiziksel akılyürütmeyle desteklemek durumunda olduğumuzu öne süren Mc Taggart'e göre, geleneksel teoloji felsefi eleştiriye dayanamaz; insan dini tavrında haklı kılınamaz. Bundan dolayı, dini tavrı, bizimle evren arasında bir uyum bulunduğu inancını haklı kılacak bir metafizik geliştirmeye çalışan Mc Taggart'a göre, evren tinden meydana gelmelidir; ikinci olarak, aşkı içermelidir. Ve nihayet, evren bir bütün olarak iyi olmalı ya da yetkin bir iyilik haline doğru gelişmelidir

MENSIYÜS : English Turkish Phlosef

M.Ö.
289 yılları arasında yaşamış, ve insan doğası ve siyaset üzerine olan görüşleriyle Konfüçyusçuluğu temellendirmeye ve güçlendirmeye çalışmış olan Çinli düşünür. Meng Tse ya da Mensiyüs, insanın eğiliminin iyiliğe doğru olduğunu, doğru yolu bulmak için, vicdanımızın sesine, bizde doğuştan varolan doğal bilgiye dayanmamız gerektiğini, uyum içinde yaşamamızın anahtarının kendi içimizde olduğunu ve bizim uyum içinde yaşadığımız taktirde, toplum düzeninin de, kendiliğinden en iyi bir biçimde kurulacağını söylemiştir

MERLEAU : English Turkish Phlosef

Maurice Merleau Ponty.
1961 yılları arasında yaşamış olan çağdaş varoluşçu düşünür. Bilinç ve ahlakla ilgili problemler üzerinde duran Merleau-Ponty, bilinçle dünya arasındaki ilişkiyi ele almıştır. Ona göre, algı alanımız, duyumlardan oluşmaz, fakat aralarındaki mekanlarla birlikte, şeylerden meydana gelir

MILL : English Turkish Phlosef

J.Stuart Mill.
1873 yılları arasında yaşamış olan yararcılığın kurucusu İngiliz düşünürü. Mantık alanında, yalnızca tümdengelimsel mantıkla ilgili çalışmalar yapmayıp, tümevarımsal mantığı da formüle ederek geliştirmiş olan Mill, mantıksal ilkeleri sosyal alana, siyaset ve ahlak alanına uygulamasıyla ün kazanmıştır. Psikoloji alanında, çağrışımcılığın babası olarak kabul edilen filozof, psikolojiyi "zihin kimyası" olarak tanımlamıştır. O, çağrışımcı psikolojisini bilgi konusuna da taşımış ve bu alanda, Berkeley'den esinlendiği besbelli olan psikolojik bir idealizm geliştirmiştir. Mill, bununla birlikte, psikolojik idealizminde, maddesizciliği seçen Berkeley'den ayrılmış ve dış gerçekliğin varoluşunu kabul ederek, söz konusu nesnel gerçekliği "duyumları mümkün kılan, kalıcı dayanak" olarak tanımlamıştır. Ahlak alanında yararcılığı savunan Mill, hazzı ya da mutluluğu insan eylemlerinin en büyük amacı ve mutlak ölçüsü yapmış ve yaracılığında, genelin iyiliğini ve refahını temele almıştır

MOLESCHOTT : English Turkish Phlosef

Jacob Moleschott.
1893 yılları arasında yaşamış olan Alman maddeci düşünürü.
yüzyıl Alman maddeciliği kapsamı içinde ele alınmak durumunda olan Moleschott, bir hekim olup, maddeci ve pozitivist bakış açısı ile ün kazanmıştır. O varolan herşeyin, veya evrenin bütün bir tarihinin, güç ya da enerjinin kendisinin temel ya da özsel özelliği olduğu bir ilk madde aracılığıyla açıklanabileceğini öne sürmüştür. Moleschott'un diyalektik olmayan maddeciliğine göre, güçten yoksun maddeden olduğu kadar, maddeden yoksun güçten de söz edilemez

MONTAIGNE : English Turkish Phlosef

Michel de Montaigne.
1592 yılları arasında yaşamış olan ünlü Rönesans düşünürü. Genel bir septisizmin savunuculuğunu yapan Montaigne, önce kendisi sonra da bir bütün olarak insanlık üzerine gerçekleştirdiği hoşgörü ve sağduyuyu dayanan bir araştırmayla tanınır. Tüm yaşamını kendisine "Ne bilebilirim?" sorusunu sorarak geçirmiş olan Montaigne birçok problemin, örneğin varlıkların gerçek doğasının ne olduğu probleminin açık bir çözümü olmadığını savunmuştur. Aklın yetersiz olduğunu gösterek, kesin bilgi olanağından kuşku duyan Montaigne'e göre, gerçek bilgelik yaşamı olduğu gibi kabul etmektir. Denemeler adlı eseriyle tanınan Montaigne, insan doğasının zayıflığını görmüş ve eserinde, tecrübelerini okuyucusuna kabul ettirmek yerine, insanların sorumluluklarını bilecek kadar bilinçli olmalarını sağlamaya çalışmıştır

MONTESQUIEU : English Turkish Phlosef

Charles-Louis de Secondat Montesquieu.
1755 yılları arasında yaşamış Fransız filozofu. Bir siyaset sosyolojisi geliştiren Montesquieu, esas ününü toplum, hukuk ve yönetim tarzı konusunda gerçekleştirdiği karşılaştırmalı araştırmadan almıştır. Siyaset ve hukuk konusunda tümevarımsal ve deneysel bir yaklaşımı benimseyen filozof, olguları kaydetmek yerine anlamayı, fenomenleri konu alan karşılaştırmalı bir soruşturmayı, tarihsel gelişmenin ilkelerine ilişkin sistematik bir araştırmanın temeli yapmayı itmiştir. Siyaset konusuna, şu halde bir tarih filozofu olarak yaklaşan Montesquieu, farklı politik toplumlardaki farklı pozitif hukuk sistemlerinin çok çeşitli faktörlere, örneğin, halkın karakterine, ekonomik koşullarla iklime, vs., göreli olduğunu söylemiştir. O, işte bütün bu temel koşullara, "yasaların ruhu" adını vermiştir. Montesquieu bu bağlamda, üç tür yönetim tarzını birbirinden ayırmış ve bu devletlere uygun düşen yönetici ilke, iklim ve topraktan söz etmiştir. Buna göre, despotizm büyük devletlere, sıcak iklimlere uygun düşer ve korkuya dayanır. Britanya örneğinde olduğu gibi, ne soğuk ve ne de sıcak olan bir iklimin hüküm sürdüğü, orta büyüklükteki devletlere uygun düşen yönetim biçimi, monarşidir; söz konusu yönetim biçimi, şan ve şerefe dayanır. Buna karşın, soğuk iklimlere ve küçük devletlere uygun düşen rejim, demokrasidir;demokrasinin yönetici ilkesinin erdem olduğunu öne süren Montesquieu, tüm insanlar için geçerli olan tek bir doğa yasası ve evrensel bir insan doğası olduğunu kabul eden akılcılığa şiddetle karşı çıkmış ve kuvvetler ayrılığı prensibini ortaya atmıştır

MOORE : English Turkish Phlosef

George Edward Moore.
1958 yılları arasında yaşamış olup, idealizme olan şiddetli karşı çıkışıyla ün kazanan çağdaş İngiliz düşünürü. Ahlak ve bilgi konusundaki görüşüyle tanınan Moore, ahlakın temel kavramı olan iyinin, daha basit başka bir şey aracılığıyla tanımlanamayan, analiz edilemeyen, fakat belirli şeylerin ya da durumların, ahlaki bir sezgiyle bilinebilecek doğal olmayan bir niteliği olduğunu öne sürmüştür. Doğruluk, ödev gibi diğer ahlaki kavramlar ise, söz konusu iyilik niteliğini yaratabilen ve koruyabilen faaliyetler ya da eylemler yoluyla tanımlanabilir. Bilgi alanında deneyci bir bakış açısı benimseyen Moore, çoğu zaman empirizmden çıkartılan kuşkucu sonuçlardan sakınmış ve idealizme şiddetli eleştiriler yöneltmiştir. O, duyu-verileriyle maddi nesneler arasındaki ilişkiyi açıklamakta zaman zaman zorlanmakla birlikte, sağduyunun savunuculuğunu yapmış ve ortalama insanın dış dünya ile ilgili görüşünün doğru olduğunu öne sürmüştür. Başka bir deyişle, sağduyunun dünyanın doğasıyla ilgili görüşlerini kuşkucu ya da metafiziksel görüşler karşısında savunan Moore, felsefi problem ya da güçlükler söz konusu olduğunda benimsenecek doğru yaklaşımın, problemi çözmeye kalkışmazdan önce, güçlüğü doğuran şeyin ne olduğu sorusunu sormaktan meydana gelmesi gerektiğini iddia etmiştir