English Turkish Redhouse
RIDDLE : English Turkish Redhouse
id.dlerîd'ıl isim kalbur. fiil
kalburdan geçirmek.
kalbura çevirmek
RIDE : English Turkish Redhouse
iderayd fiil (rode, ridden)
binmek: ride a horse ata binmek. ride a bicycle bisiklete binmek.
sürmek: He rode on his motorcycle to Bursa. Motosikletini Bursa'ya sürdü. isim
binme, biniş.
atla gezinti.
gezinti yolu
RIDE A HIGH HORSE : English Turkish Redhouse
üyüklük taslamak
RIDE BAREBACK : English Turkish Redhouse
ata eyersiz binmek
RIDE FOR A FALL : English Turkish Redhouse
felakete sürüklenmek
RIDE ROUGHSHOD OVER : English Turkish Redhouse
(birini) hiçe saymak
RIDER : English Turkish Redhouse
iderisim
binici.
hukuk (evrak veya yasaya) ek, ilave, zeyil
RIDGE : English Turkish Redhouse
idgerîc isim
coğrafya (iki vadiyi birbirinden ayıran yayvan) sırt.
dağ sırtı.
çatı sırtı
RIDGEPOLE : English Turkish Redhouse
idge.polerîc'pol isim mahya kirişi
RIDICULE : English Turkish Redhouse
id.i.culerîd'ıkyul isim alay, eğlenme. fiil ile alay etmek, ile eğlenmek
RIDICULOUS : English Turkish Redhouse
i.dic.u.lousrîdîk'yılıs sıfat
gülünç.
tuhaf, saçma: Don't be ridiculous! Saçmalama!
RIDING : English Turkish Redhouse
id.ingray'dîng isim
biniş.
binicilik
RIDING BREECHES : English Turkish Redhouse
inici pantolonu, külot
RIDING HABIT : English Turkish Redhouse
inici kıyafeti
RIFE : English Turkish Redhouse
iferayf sıfat
yaygın.
bol, çok sayıda
RIFE WITH : English Turkish Redhouse
ile dolu
RIFFRAFF : English Turkish Redhouse
iff.raffrîf'räf isim ayaktakımı
RIFLE : English Turkish Redhouse
i.fleray'fıl fiil
soymak, soyup soğana çevirmek.
yağma etmek
RIFT : English Turkish Redhouse
iftrîft isim
yarık, gedik, çatlak.
ara bozukluğu, ara açılması
RIG : English Turkish Redhouse
igrîg fiil (rigged, rigging) (bir şeyi) (yasalara aykırı olarak) kendi çıkarına göre ayarlamak; (seçime) hile karıştırmak/katmak; (maçta) şike yapmak
RIGGING : English Turkish Redhouse
iggingisim, denizcilikle ilgili donanım
RIGHT : English Turkish Redhouse
ightrayt sıfat
(ahlakça) doğru: Do what's right! Doğru olanı yap!
doğru, yanlış olmayan. What you said is right. Dediğiniz doğru.
haklı: You're right. Haklısın.
uygun; istenildiği gibi olan.
sağ: on the right side of the road yolun sağ tarafında.
geometri dik. zarf
sağa, sağa doğru.
doğru, doğru olarak: You guessed right. Doğru tahmin ettin.
tam: right in the middle tam ortada.
(ahlakça) doğru: Don't worry; you did right. Onu dert etme; doğru yaptın.
doğru, doğruca, dosdoğru.
doğru; düzgün; uygun bir şekilde.
hemen. I'll be right back. Hemen dönerim./Hemen gelirim.
tamamen, tamamıyla, büsbütün. isim
(ahlakça) doğru olan şey.
doğruluk, doğru olma, yanlış olmama.
hak.
yetki.
adalete uygunluk.
sağ taraf.
politika sağ kanat. fiil düzeltmek, doğrultmak; düzelmek, doğrulmak
RIGHT ANGLE : English Turkish Redhouse
geometridik açı
RIGHT AWAY : English Turkish Redhouse
hemen, derhal
RIGHT FACE! : English Turkish Redhouse
askeriSağa dön!
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani