English Turkish Redhouse
SNOW-CAPPED : English Turkish Redhouse
snow-cappedsno'käpt sıfat kar kaplı (dağ, tepe)
SNOWBALL : English Turkish Redhouse
snow.ballsno'bôl isim
kar topu.
botanik kartopu
SNOWBOUND : English Turkish Redhouse
snow.boundsno'baund sıfat kar yüzünden mahsur kalmış
SNOWDRIFT : English Turkish Redhouse
snow.driftsno'drîft isim kar yığıntısı, kürtün
SNOWFLAKE : English Turkish Redhouse
snow.flakesno'fleyk isim kar tanesi
SNOWMAN : English Turkish Redhouse
snow.mansno'män isim (snowmen) kardan adam
SNOWSHOE : English Turkish Redhouse
snow.shoesno'şu isim kar ayakkabısı, kar raketi, raket, leken
SNOWSTORM : English Turkish Redhouse
snow.stormsno'stôrm isim kar fırtınası, tipi
SNOWY : English Turkish Redhouse
snow.ysno'wi sıfat
karlı.
bembeyaz, kar gibi.
with kar yağmış gibi (bir şeyle) dolu
SNUB : English Turkish Redhouse
snubsn^b fiil (snubbed, snubbing) hiçe saymak, hakir görmek, küçümsemek, adam yerine koymamak. isim hiçe sayma, hakir görme
SNUFF : English Turkish Redhouse
snuffsn^f isim enfiye
SNUFFLE : English Turkish Redhouse
snuf.flesn^f'ıl fiil burnunu çekmek
SNUG : English Turkish Redhouse
snugsn^g sıfat (snugger, snuggest)
rahat ve sıcacık.
üste iyi oturan (giysi)
SNUGGLE : English Turkish Redhouse
snug.glesn^g'ıl fiil sokulmak, yanına sokulmak
SO : English Turkish Redhouse
soso sıfat böyle; şöyle; öyle: That's qust not so! Öyle değil, efendim. If that's so, I'll have to go. Öyleyse gitmeye mecburum. Of all their loyal servants none was more so than he. Onların sadık hizmetkârlarından hiçbiri ondan daha sadık olamazdı
SO AS TO : English Turkish Redhouse
mek için: He did that so as to annoy me. Beni kızdırmak için yaptı.
ecek bir şekilde: He coughed so as to attract Raziye's attention. Raziye'nin dikkatini çekecek bir şekilde öksürdü
SO BE IT. : English Turkish Redhouse
Olsun/Öyle olsun
SO FAR : English Turkish Redhouse
şimdiye kadar.
belirli bir yere kadar; belirli bir mesafe: They can only go so far before they run out of gas. Benzin tükeninceye kadar ancak belirli bir mesafe gidebilirler
SO FAR, SO GOOD. : English Turkish Redhouse
Şimdiye/Buraya kadar her şey yolunda
SO HELP ME : English Turkish Redhouse
vallahi, yemin ediyorum: She was also wearing, so help me, a mink coat. Bir de, vallahi, vizon bir palto giymişti
SO HELP ME GOD. : English Turkish Redhouse
Allah şahidim olsun
SO LONG AS : English Turkish Redhouse
diği sürece: You won't get so much as a penny from me as long as I live. Yaşadığım sürece benden bir kuruş bile alamayacaksın.
mek şartıyla,
mek koşuluyla. You can have it as long as you return it by this evening. Bu akşama kadar iade etmek şartıyla onu alabilirsin
SO LONG! : English Turkish Redhouse
Hoşça kal!
SO MANY : English Turkish Redhouse
elirli bir miktar
SO MUCH : English Turkish Redhouse
elirli bir miktar
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani