English Turkish Redhouse
SOLITARY : English Turkish Redhouse
sol.i.tar.ysal'ıteri sıfat
yalnız, kendi başına.
tek bir
SOLITUDE : English Turkish Redhouse
sol.i.tudesal'ıtud isim yalnızlık, kendi başına olma
SOLO : English Turkish Redhouse
so.loso'lo isim
müzik solo.
dans tek başına yapılan gösteri
SOLO FLIGHT : English Turkish Redhouse
tek başına yapılan uçuş
SOLOIST : English Turkish Redhouse
so.lo.istisim, müzik solist, solocu
SOLSTICE : English Turkish Redhouse
sol.sticesal'stîs isim, gökbilim gündönümü
SOLUBILITY : English Turkish Redhouse
sol.u.bil.ityisim, kimya çözünürlük
SOLUBLE : English Turkish Redhouse
sol.u.blesal'yıbıl sıfat, kimya çözünür, çözülebilir
SOLUTE : English Turkish Redhouse
sol.utesal'yut isim, kimya çözünen
SOLUTION : English Turkish Redhouse
so.lu.tionsılu'şın isim
çözüm, çözüm yolu, çare.
matematik çözüm.
kimya çözelti, solüsyon, eriyik.
kimya çözünme, çözülme.
çözme, halletme, hal
SOLVE : English Turkish Redhouse
solvesalv fiil çözmek, halletmek
SOLVENT : English Turkish Redhouse
sol.ventsal'vınt isim, kimya çözücü, solvent. sıfat
kimya çözücü.
bütün borçlarını ödeyebilen (kimse, kuruluş)
SOMALIA : English Turkish Redhouse
So.ma.li.asomal'yı, soma'liyı, sımal'yı, sımal'iyı isim Somali
SOMALIAN : English Turkish Redhouse
isimSomalili. sıfat
Somali, Somali'ye özgü.
Somalili
SOMBER : English Turkish Redhouse
som.bersam'bır sıfat
kasvetli.
çok ciddi, ağırbaşlı
SOMBRE : English Turkish Redhouse
som.bresam'bır sıfat, İngiliz İngilizcesi bakınız somber
SOME : English Turkish Redhouse
somes^m sıfat
(belirsiz) bir miktar: He owns some apartment buildings. Onun apartmanları var. Make us some coffee. Bize kahve yapsana.
bazı, kimi: Some roses have no scent. Bazı güllerin kokusu yoktur.
bir: Just think up some good excuse. İyi bir bahane uydur. Let's do it some other time. Bunu başka bir zaman yapalım. Some woman telephoned. Bir kadın telefon etti.
epey, bir hayli, oldukça çok: The flowers lasted for some time. Çiçekler epey zaman canlılığını korudu.
konuşma dili Ne biçim
..?: Some friend you are! Ne biçim arkadaşsın böyle?
konuşma dili hiç unutulmayacak bir (kimse, şey).
konuşma dili harika, süper, olağanüstü. zamir (belirsiz) bir miktar; bazı: She wanted some apples, so I gave her some. Elma istedi; bu yüzden ona bir miktar verdim. Some of those fabrics are very expensive. O kumaşlardan bazıları çok pahalı. Some of you will become generals. Bazılarınız general olacak. zarf
aşağı yukarı, kadar: There were twenty some people present. Yirmi kadar kişi vardı.
biraz: He's feeling some better. Kendini biraz daha iyi hissediyor
SOME DAY : English Turkish Redhouse
ir gün, günün birinde
SOME DAY OR OTHER : English Turkish Redhouse
günün birinde, bir gün
SOMEBODY : English Turkish Redhouse
some.bod.ys^m'badi, s^m'bıdi zamir biri, birisi, bir kimse: Somebody telephoned you. Biri sana telefon etti. isim, konuşma dili önemli biri, hatırı sayılır biri
SOMEDAY : English Turkish Redhouse
some.days^m'dey zarf bir gün
SOMEHOW : English Turkish Redhouse
some.hows^m'hau zarf nasılsa, her nasılsa, bir yolunu bulup: We'll do it somehow. Bir yolunu bulup yaparız
SOMEONE : English Turkish Redhouse
some.ones^m'w^n zamir biri, birisi, bir kimse
SOMEPLACE : English Turkish Redhouse
some.places^m'pleys zarf, konuşma dili bir yerde; bir yere; bir yer: Do you have someplace to stay? Kalacak bir yerin var mı?
SOMERSAULT : English Turkish Redhouse
som.er.saults^m'ırsôlt isim takla, taklak; perende. fiil takla atmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani