English Turkish Redhouse
SPORTSMAN : English Turkish Redhouse
sports.manspôrts'mın isim (sportsmen) sporcu, sportmen
SPORTSMAN-SHIP : English Turkish Redhouse
sports.man-shipisim sportmenlik
SPORTSMANLIKE : English Turkish Redhouse
sıfatsportmence
SPORTSWEAR : English Turkish Redhouse
sports.wearspôrts'wer isim spor giysiler
SPORTSWOMAN : English Turkish Redhouse
sports.wom.anspôrts'wûmın isim (sportswomen) kadın sporcu
SPOT : English Turkish Redhouse
spotspat fiil (spotted, spotting)
görmek; seçmek; farketmek, ayırt etmek.
lekelemek; leke yapmak
SPOT-CHECK : English Turkish Redhouse
spot-checkspat'çek fiil rasgele kontrol etmek; rasgele kontrolde bulunmak
SPOTLESS : English Turkish Redhouse
spot.lessspat'lîs sıfat tertemiz, lekesiz
SPOTLIGHT : English Turkish Redhouse
spot.lightspat'layt isim proqektör, ışıldak; spot, spot lamba
SPOTTED : English Turkish Redhouse
spot.tedspat'îd sıfat
benekli, noktalı.
lekeli
SPOTTY : English Turkish Redhouse
spot.tyspat'i sıfat
ancak ara sıra iyi olan; ancak yer yer iyi olan: Her performance was spotty. Performansı ancak yer yer iyiydi.
İngiliz İngilizcesi sivilceli
SPOUSE : English Turkish Redhouse
spousespauz, spaus isim eş, koca veya karı
SPOUT : English Turkish Redhouse
spoutspaut fiil
fışkırtmak; fışkırmak.
cafcaflı bir şekilde (bir şeyler) söylemek.
(bir şeyler) döktürmek, kolaylıkla söyleyivermek. isim
(çaydanlık v.b.'nde) emzik, ibik.
fıskıye
SPRAIN : English Turkish Redhouse
sprainspreyn fiil burkmak. isim burkulma
SPRAIN ONE'S ANKLE : English Turkish Redhouse
ayağı burkulmak, ayağını burkmak, ayak bileğini burkmak. She's sprained her ankle. Ayağı burkulmuş
SPRAINED ANKLE : English Turkish Redhouse
urkulan ayak
SPRANG : English Turkish Redhouse
sprangspräng fiil bakınız spring
SPRAT : English Turkish Redhouse
spratsprät isim çaçabalığı
SPRAWL : English Turkish Redhouse
sprawlsprôl fiil
yayılıp yatmak, sere serpe uzanmak; yayılarak oturmak.
çok geniş bir alana yayılmak
SPRAY : English Turkish Redhouse
spraysprey isim
incecik damlacıklar halindeki su serpintisi.
(serpinti halindeki) sprey. fiil (püskürteç, boya tabancası veya spreyle) püskürtmek, sıkmak
SPRAY GUN : English Turkish Redhouse
pistole, tabanca
SPRAYER : English Turkish Redhouse
sprayerisim
püskürteç, pülverizatör; pistole, tabanca.
sıvı püskürten kimse
SPREAD : English Turkish Redhouse
spreadspred fiil (spread)
yaymak; sermek; yayılmak.
(gübre v.b.'ni) (tarlaya) dökmek.
(bir şeyi) (başka bir şeyin üstüne) sürmek.
(sofrayı) kurmak
SPREAD ITS WINGS : English Turkish Redhouse
(kuş) kanatlarını açmak/germek
SPREAD LIKE WILDFIRE : English Turkish Redhouse
üyük bir hızla yayılmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani