English Turkish Redhouse
STICK AT : English Turkish Redhouse
(bir iş) üzerinde sebatla çalışmaya devam etmek, (bir işi) bırakmamak
STICK BY : English Turkish Redhouse
(birini) terketmemek, (birine) sadık kalmak.
(inanca) sadık kalmak
STICK IN ONE'S CRAW : English Turkish Redhouse
(bir şey) birini gücendirmek, (bir şeyin) yutulması/hazmedilmesi zor olmak
STICK IN ONE'S GIZZARD : English Turkish Redhouse
kursağında kalmak.
gücüne gitmek, ağırına gitmek: It stuck in my gizzard. Hazmedemedim./Gücüme gitti./Ağırıma gitti
STICK IN ONE'S MIND : English Turkish Redhouse
(bir şey) birinin aklından çıkmamak
STICK LIKE A LEECH : English Turkish Redhouse
sülük gibi yapışmak
STICK ONE'S NECK OUT : English Turkish Redhouse
kendini tehlikeye atmak, kendini zor bir duruma sokmak
STICK OUT LIKE A SORE THUMB : English Turkish Redhouse
konuşma dilikötü bir şekilde göze çarpmak
STICK SOMEONE WITH : English Turkish Redhouse
konuşma dili(külfet sayılan bir işi) birine yüklemek, birinin başına bırakmak; (istenilmeyen birini) birinin başına bırakmak
STICK TO : English Turkish Redhouse
(bir şeye) sadık kalmak.
(birine) sadık kalmak, (birini) terketmemek.
e yapışmak
STICK TO ONE'S GUNS : English Turkish Redhouse
savunduklarını sürdürmek, savunduklarından vazgeçmemek
STICK TO ONE'S RIBS : English Turkish Redhouse
(yemek) doyurucu olmak
STICK TOGETHER : English Turkish Redhouse
dayanışarak tek bir cephe oluşturmak.
birbirine yapışmak
STICK UP FOR : English Turkish Redhouse
-i savunmak
STICK WITH : English Turkish Redhouse
(biriyle) beraber kalmak.
(bir iş) üzerinde sebatla çalışmaya devam etmek, (bir işi) bırakmamak
STICK-IN-THE-MUD : English Turkish Redhouse
stick-in-the-mudstîk'înthım^d' isim, konuşma dili inatçı ve geri kafalı kimse
STICKER : English Turkish Redhouse
stick.erstîk'ır isim etiket; çıkartma
STICKLER : English Turkish Redhouse
stick.lerstîk'lır isim for (belirli bir konuda) titizlik gösteren kimse
STICKUP : English Turkish Redhouse
stick.upstîk'^p isim, konuşma dili soygun
STICKY : English Turkish Redhouse
stick.ystîk'i sıfat
yapışkan.
nemli, rutubetli (hava).
zor ve hassas (iş, problem)
STIFF : English Turkish Redhouse
stiffstîf sıfat
katı, sert (bir şey).
kaskatı, gergin (kas).
koyu, koyu bir kıvamda olan.
zor, güç, müşkül.
resmi, soğuk (davranış). isim, argo morto, ceset
STIFF BREEZE : English Turkish Redhouse
sert esen rüzgâr
STIFF DOSE OF : English Turkish Redhouse
kuvvetli dozda (bir ilaç)
STIFF DRINK : English Turkish Redhouse
üyük miktarda ve hiç sulandırılmamış içki
STIFF NECK : English Turkish Redhouse
tutulmuş boyun
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani