English Turkish Redhouse
STINK : English Turkish Redhouse
stinkstîngk fiil (stank/stunk, stunk) pis kokmak; kokuşmak, taaffün etmek. isim pis koku
STINK OF : English Turkish Redhouse
fena halde (bir şey) kokmak
STINK UP : English Turkish Redhouse
kokutmak
STINKING : English Turkish Redhouse
stink.ingsıfat pis kokan. zarf çok (zengin, sarhoş)
STINT : English Turkish Redhouse
stintstînt fiil masraftan kaçınmak. isim (belirli bir işe ait) süre, müddet: He did a stint as a postman. Bir süre postacılık yaptı
STINT ON : English Turkish Redhouse
(bir konuda) cimrilik etmek
STINT ONESELF : English Turkish Redhouse
masraftan kaçınmak için kendini mahrum bırakmak
STIPEND : English Turkish Redhouse
sti.pendstay'pend isim
(papaz için) maaş.
(bursiyer için) yaşamsal gereksinmelerini karşılayacak para; aylık
STIPULATE : English Turkish Redhouse
stip.u.latestîp'yıleyt fiil şart koşmak
STIPULATION : English Turkish Redhouse
stip.u.la.tionstîpyıley'şın isim
şart.
şart koşma
STIR : English Turkish Redhouse
stirstır isim, konuşma dili bakınız be stir crazy
STIR ONESELF : English Turkish Redhouse
kalkıp bir şeyler yapmaya başlamak
STIR SOMETHING IN : English Turkish Redhouse
ir şeyi (başka bir şeye) katmak/karıştırmak
STIR UP : English Turkish Redhouse
uyandırmak; sebep olmak.
heyecanlandırmak; coşturmak, galeyana getirmek
STIR UP A HORNET'S NEST : English Turkish Redhouse
yıldırımları üstüne çekmek; arının yuvasına çöp dürtmek
STIR UP TROUBLE : English Turkish Redhouse
fesat karıştırmak, olay çıkarmak, ortalığı karıştırmak
STIRRING : English Turkish Redhouse
stir.ringstır'îng sıfat heyecanlandırıcı, heyecan verici
STIRRUP : English Turkish Redhouse
stir.rupstır'ıp isim üzengi
STITCH : English Turkish Redhouse
stitchstîç isim
dikiş.
(örgüde) ilmik.
(böğürde) ani sancı. fiil (iplikle) dikmek
STOCK : English Turkish Redhouse
stockstak isim
stok, depodaki mallar.
envanter.
miktar: You'd better lay in a good stock of wood. Epey odun alıp depona koymalısın. He's added nothing to our stock of knowledge. Bilgi dağarcığımıza hiçbir katkısı olmadı.
ekonomi hisselerin tümü: That's a good stock. O hisselerin değeri hep artıyor.
soy, nesep.
(hayvan veya bitki için) cins.
bahçıvanlık (aşı yapılan) gövde.
çiftlikte yetiştirilen hayvanların tümü.
(tüfekte) kundak.
şebboy.
et suyu. sıfat her zamanki, (birinin) her zaman söylediği (cevap, şaka)
STOCK CERTIFICATE : English Turkish Redhouse
hisse senedi
STOCK EXCHANGE : English Turkish Redhouse
ekonomimenkul kıymetler borsası, borsa
STOCK MARKET : English Turkish Redhouse
ekonomimenkul kıymetler borsası, borsa
STOCK-STILL : English Turkish Redhouse
stock-stillstak'stîl zarf hiç kımıldamadan
STOCKADE : English Turkish Redhouse
stock.adestakeyd' isim, askeri
(genellikle savunma için yapılan) kazık çit.
etrafı kazık çitle çevrili yer
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani