English Turkish Redhouse
STRAGGLER : English Turkish Redhouse
strag.glerisim
gruptan/sürüden ayrılarak kendi başına kalmış kimse/hayvan.
askeri döküntü
STRAIGHT : English Turkish Redhouse
straightstreyt sıfat
doğru; düz.
doğru, yalan olmayan.
peş peşe, arka arkaya.
aralıksız, fasılasız, ara vermeden.
sek (içki).
ciddi (bakış).
konuşma dili eşcinsel olmayan. zarf
tam; doğru, düz.
doğru, hiçbir yere sapmadan.
hemen: He got straight to the point. Hemen konuya girdi.
doğru dürüst, doğru, iyi
STRAIGHT AHEAD : English Turkish Redhouse
dosdoğru, dümdüz
STRAIGHT FROM THE HORSE'S MOUTH : English Turkish Redhouse
en yetkili ağızdan öğrenilmiş
STRAIGHT FROM THE SHOULDER : English Turkish Redhouse
konuşma dilidobra dobra, hiçbir şeyi örtbas etmeden (konuşmak, söylemek)
STRAIGHT OFF : English Turkish Redhouse
konuşma dilihemen, derhal
STRAIGHT OUT : English Turkish Redhouse
konuşma dilisakınmadan
STRAIGHT RAZOR : English Turkish Redhouse
ustura
STRAIGHTAWAY : English Turkish Redhouse
straight.a.waystreyt'ıwey zarf hemen, derhal
STRAIGHTEDGE : English Turkish Redhouse
straight.edgestreyt'ec isim cetvel, çizgilik
STRAIGHTEN : English Turkish Redhouse
straight.enstreyt'ın fiil doğrultmak
STRAIGHTEN OUT : English Turkish Redhouse
düzeltmek; düzelmek
STRAIGHTEN SOMEONE OUT : English Turkish Redhouse
konuşma dilibirini doğru yola getirmek
STRAIGHTEN UP : English Turkish Redhouse
(bir yeri) bir düzene sokmak.
doğrulmak, dik bir duruma gelmek
STRAIGHTFORWARD : English Turkish Redhouse
straight.for.wardstreytfôr'wırd sıfat
apaçık, hiçbir şeyi gizlemeyen.
açıksözlü
STRAIN : English Turkish Redhouse
strainstreyn isim
(bitki için) tür; (hayvan için) cins, soy.
müzik ses; nağme.
özellik; irsi özellik.
tarz
STRAIN AT A GNAT AND SWALLOW A CAMEL : English Turkish Redhouse
önemsiz bir şeyi mesele yapıp önemli bir şeye hiç aldırmamak; ufak bir kabahati mesele yapıp büyük bir yanlışa aldırmamak
STRAIN EVERY NERVE : English Turkish Redhouse
elinden geleni yapmak, büyük bir çaba göstermek
STRAIN ONE'S EARS : English Turkish Redhouse
duymaya/dinlemeye çalışmak
STRAIN ONE'S EYES : English Turkish Redhouse
gözlerine zarar vermek
STRAIN SOMETHING OUT OF : English Turkish Redhouse
(bir sıvıyı) süzgeçten geçirip ondan bir şey çıkarmak
STRAINER : English Turkish Redhouse
strain.erstrey'nır isim süzgeç
STRAIT : English Turkish Redhouse
straitstreyt isim boğaz
STRAITENED : English Turkish Redhouse
strait.enedstreyt'ınd sıfat bakınız be in straitened circumstances
STRAITJACKET : English Turkish Redhouse
strait.jack.etstreyt'cäkît isim deli gömleği
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani