English Turkish Redhouse
STRAITLACED : English Turkish Redhouse
strait.lacedstreyt'leyst sıfat ahlak kurallarını çiğneyenleri sert bir dille eleştiren, ahlak konusunda çok katı davranan
STRAITS : English Turkish Redhouse
straitsisim boğaz
STRAND : English Turkish Redhouse
strandstränd isim kıyı, sahil, kenar. fiil bakınız be stranded
STRANGE : English Turkish Redhouse
strangestreync sıfat
tuhaf, garip, acayip.
yabancı
STRANGER : English Turkish Redhouse
stran.gerstreyn'cır isim yabancı
STRANGLE : English Turkish Redhouse
stran.glesträng'gıl fiil boğmak; boğulmak
STRAP : English Turkish Redhouse
strapsträp isim
kayış.
(kadın elbisesini omuza tutturan) askı. fiil (strapped, strapping) (birini) kayışla dövmek
STRAPLESS : English Turkish Redhouse
straplesssıfat askısız (kadın elbisesi, mayo)
STRATA : English Turkish Redhouse
stra.tastrey'tı, strät'ı isim bakınız stratum
STRATAGEM : English Turkish Redhouse
strat.a.gemsträt'ıcım isim taktik, manevra, oyun
STRATEGIC : English Turkish Redhouse
stra.te.gicstrıti'cîk sıfat strateqik, gengüdümsel
STRATEGY : English Turkish Redhouse
strat.e.gysträt'ıci isim strateqi, gengüdüm
STRATUM : English Turkish Redhouse
stra.tumsträt'ım, strey'tım isim (strata/stratums) tabaka, katman
STRAW : English Turkish Redhouse
strawstrô isim saman
STRAW COLOR : English Turkish Redhouse
saman rengi
STRAW HAT : English Turkish Redhouse
hasır şapka
STRAWBERRY : English Turkish Redhouse
straw.ber.rystrô'beri isim çilek
STRAY : English Turkish Redhouse
straystrey fiil
from dolaşarak (bulunması gereken yerden) ayrılmak.
from (konuşurken) (asıl konudan) ayrılmak. isim yolunu şaşırmış hayvan veya çocuk
STRAY BULLET : English Turkish Redhouse
serseri kurşun
STREAK : English Turkish Redhouse
streakstrik isim
çevresinden farklı renkte olan ince çizgi. It made a streak of light in the sky. Gökte çizgi halinde bir ışık bıraktı.
özellik, taraf, yön. fiil
yıldırım gibi geçmek veya koşmak.
(bir yüzeyde) renkli çizgiler yapmak.
(saça) meç yapmak
STREAM : English Turkish Redhouse
streamstrim isim
dere; çay.
sel: People were coming and going in streams. İnsanlar akın halinde gelip gidiyordu.
(akarsuda) akıntı. fiil
akmak.
akın halinde gitmek, sel gibi akmak.
(saç, bayrak) dalgalanmak
STREAMER : English Turkish Redhouse
stream.erstri'mır isim
ince uzun bayrak, flama.
(renkli kâğıttan yapılmış) serpantin
STREET : English Turkish Redhouse
streetstrit isim sokak; cadde; yol
STREET DOOR : English Turkish Redhouse
sokak kapısı
STREET SWEEPER : English Turkish Redhouse
sokakları süpüren kimse veya makine
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani