English Turkish Redhouse
SWAY : English Turkish Redhouse
swayswey fiil
(dik duran bir şey, biri) (bir yandan öbür yana) sallanmak; sallamak.
(birini) etkileyerek yönlendirmek; (birini) (bir karara) yöneltmek: In the end it was Emine's greed for money that swayed İsmet. Eninde sonunda İsmet'in kararını belirleyen şey Emine'nin para hırsıydı.. isim
sallanma.
nüfuz.
egemenlik, hâkimiyet, hükümranlık
SWEAR : English Turkish Redhouse
swearswer fiil (swore, sworn)
küfretmek, sövmek.
yemin etmek, ant içmek; (birine) yemin verdirmek, ant içirmek
SWEAR AT : English Turkish Redhouse
(birine) küfretmek
SWEAR BY : English Turkish Redhouse
-e çok güvenmek
SWEAR LIKE A TROOPER : English Turkish Redhouse
sövüp saymak, kalayı basmak
SWEAR OFF : English Turkish Redhouse
(bir şeyi yapmamak için) tövbe etmek
SWEAR SOMEONE IN : English Turkish Redhouse
birine ant içirerek bir makama geçirmek.
birine ant içirmek
SWEAR SOMEONE TO : English Turkish Redhouse
(belirli bir konu) hakkında (birine) yemin ettirmek
SWEARWORD : English Turkish Redhouse
swear.wordswer'wırd isim küfür, sövgü
SWEAT : English Turkish Redhouse
sweatswet isim
ter.
(soğuk bir yüzeyin üstünde oluşan) damlalar, ter.
ter dökme. fiil
terlemek.
(cam, bardak v.b.) terlemek, buğulanmak.
konuşma dili endişe etmek.
(içindeki su) ter şeklinde sızmak, terlemek
SWEAT BLOOD : English Turkish Redhouse
çok çalışmak, epey ter dökmek.
çok endişe etmek
SWEAT IT OUT : English Turkish Redhouse
(zor bir duruma) dayanmak.
endişe içinde beklemek
SWEAT SOMETHING OUT : English Turkish Redhouse
ter dökerek bir şeyi vücudundan atmak
SWEAT SUIT : English Turkish Redhouse
eşofman
SWEATER : English Turkish Redhouse
sweat.erswet'ır isim kazak, hırka, süveter, pulover
SWEATY : English Turkish Redhouse
sweat.yswet'i sıfat
terli.
ter kokan.
terleten, terletici (hava)
SWEDE : English Turkish Redhouse
Swedeswid isim İsveçli
SWEDEN : English Turkish Redhouse
Swe.denswid'ın isim İsveç
SWEDISH : English Turkish Redhouse
Swed.ishswi'dîş isim İsveççe. sıfat
İsveç, İsveç'e özgü.
İsveççe
SWEEP : English Turkish Redhouse
sweepfiil (swept)
süpürmek.
away yok etmek; silip süpürmek; alıp götürmek; sürüklemek.
(bir yerin) üzerinden geçmek; istila etmek: Fire swept the area. Yangın bölgeyi kasıp kavurdu. Fear swept the country. Ülkeyi korku sardı.
kendinden emin bir şekilde hızla veya hışımla yürümek.
taramak: His eyes swept over the crowd. Gözleri kalabalığı taradı.
akın etmek.
uzanmak: The mountains sweep down to the sea. Dağlar denize kadar uzanıyor.
bir el hareketiyle (bir yere) itmek/çekmek: She swept the curtains aside. Perdeleri bir yana çekiverdi. isim
süpürme.
tek bir (el, kol v.b.) hareketi.
çok geniş bir alan.
geniş kıvrım, kavis veya dönemeç.
kapsam.
tarama, sıkı arama
SWEEP SOMEONE OFF HER FEET : English Turkish Redhouse
irini kendine sırsıklam âşık etmek
SWEEP SOMEONE OFF HIS FEET : English Turkish Redhouse
irini kendine sırsıklam âşık etmek
SWEEP SOMETHING AWAY : English Turkish Redhouse
ir şeyi yok etmek
SWEEP UP : English Turkish Redhouse
(bir yeri) süpürmek
SWEEPER : English Turkish Redhouse
sweep.erswip'ır isim
elektrik süpürgesi.
süpürme makinesi veya aracı.
süpürücü
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani