English Turkish Redhouse
TAILOR-MADE : English Turkish Redhouse
tai.lor-madetey'lırmeyd sıfat terzinin yaptığı (giysi)
TAILSPIN : English Turkish Redhouse
tail.spinteyl'spîn isim
(uçağın girdiği) vril.
bunalım
TAINT : English Turkish Redhouse
taintteynt isim (ahlakça kötü bir şeyin bıraktığı) leke. fiil
lekelemek.
(yemeği) bozmak
TAIWAN : English Turkish Redhouse
Tai.wantaywan' isim Tayvan
TAIWANESE : English Turkish Redhouse
Tai.wan.esetaywaniz' isim (Taiwanese) Tayvanlı. sıfat
Tayvan, Tayvan'a özgü.
Tayvanlı
TAJIK : English Turkish Redhouse
Ta.jiktacîk', tacik' isim, sıfat Tacik
TAJIKI : English Turkish Redhouse
isim, sıfatTacikçe, Taciki
TAJIKISTAN : English Turkish Redhouse
Ta.jik.i.stantacîkîstän', tacîkîstan' isim Tacikistan
TAKE : English Turkish Redhouse
taketeyk fiil (took, taken)
almak; götürmek: Be sure to take a sweater! Yanına kazak almayı ihmal etme! Will you take the dog to the vet? Köpeği veterinere götürür müsün?
(bir sayıyı) çıkarmak: Take five from ten. Ondan beşi çıkar.
almak, çalmak, aşırmak.
almak, fethetmek, ele geçirmek.
almak, elde etmek,
e sahip olmak: They took first prize. Birinci ödülü aldılar.
(el veya ellerle) almak: Take these glasses! Bu bardakları al!
almak, kabul etmek. Will you take a salary cut? Maaşınızın azaltılmasını kabul eder misiniz?
katlanmak, tahammül etmek; dayanmak: She's taken a lot from him. Ondan çok çekti.
karşılamak: How will he take this news? Bu haberi nasıl karşılayacak?
(bir şeyi, birini) dinleyip ona göre hareket etmek: Take her advice! Onun sözünü dinle!
almak, içine sığmak: The canal won't take a ship that big. O kadar büyük bir gemi kanala sığmaz.
(iş, yolculuk) (belirli bir zaman) sürmek: This qob will take us one day. Bu iş bir gün ister.
(bir şeyin çalıştırılması veya tamamlanması için) (belirli bir şey) gerekmek: Will that telephone take coins? O telefon madeni parayla çalışır mı?
istemek, gerekmek: That'll take a lot of work. O çok iş ister.
(ders) almak.
(bir yemeğe) (tat verebilecek bir madde) koymak, katmak, ekmek veya sıkmak; kullanmak: Do you take sugar in your coffee? Kahveyi şekerli mi içiyorsun?
(bir taşıtı) kullanmak. Take a taxi! Taksiyle git!
(belir
TAKE A BATH : English Turkish Redhouse
anyo yapmak, yıkanmak
TAKE A BEARING : English Turkish Redhouse
denizcilikle ilgilikerteriz almak
TAKE A BITE OF SOMETHING : English Turkish Redhouse
ir şeyden bir lokma ısırmak, bir şeyden bir ısırık almak
TAKE A BREAK : English Turkish Redhouse
mola vermek
TAKE A CHANCE : English Turkish Redhouse
iske girmek; rizikoyu göze almak
TAKE A DEVIOUS ROUTE : English Turkish Redhouse
arka yollardan dolanarak gitmek; dolana dolana gelmek
TAKE A DIM VIEW OF : English Turkish Redhouse
-i doğru bulmamak
TAKE A DISLIKE TO : English Turkish Redhouse
-den soğumak
TAKE A FANCY TO : English Turkish Redhouse
-den hoşlanmaya başlamak
TAKE A HARD LINE WITH : English Turkish Redhouse
-e sert davranmak
TAKE A HEAVY TOLL : English Turkish Redhouse
(bir şey) (-e) çok zarar vermek; büyük bir kayba sebep olmak: This last campaign's taken a heavy toll of our men. Bu son seferde çok adam kaybettik
TAKE A HEAVY TOLL OF : English Turkish Redhouse
(bir şey) (-e) çok zarar vermek; büyük bir kayba sebep olmak: This last campaign's taken a heavy toll of our men. Bu son seferde çok adam kaybettik
TAKE A HINT : English Turkish Redhouse
dolaylı bir sözden anlam çıkarıp ona göre hareket etmek
TAKE A JOKE : English Turkish Redhouse
şaka kaldırmak, şakaya gelmek
TAKE A JOURNEY : English Turkish Redhouse
yolculuk etmek
TAKE A LEAF OUT OF SOMEONE'S BOOK : English Turkish Redhouse
irini örnek almak, birinin izinden yürümek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani