English Turkish Redhouse
THRESH : English Turkish Redhouse
threshthreş fiil (harman) dövmek
THRESHER : English Turkish Redhouse
thresherisim
harmanı döven kimse.
harman dövme makinesi
THRESHING FLOOR : English Turkish Redhouse
harman yeri
THRESHING MACHINE : English Turkish Redhouse
harman dövme makinesi
THRESHOLD : English Turkish Redhouse
thresh.oldthreş'old, threş'hold isim (kapıya ait) eşik
THREW : English Turkish Redhouse
threwthru fiil bakınız throw
THRICE : English Turkish Redhouse
thricethrays zarf, eski üç kere
THRIFT : English Turkish Redhouse
thriftthrîft isim tutum, ekonomi, idare
THRIFTY : English Turkish Redhouse
thrift.ythrîf'ti sıfat tutumlu, idareli
THRILL : English Turkish Redhouse
thrillthrîl fiil çok heyecanlandırmak; büyük heyecan duymak. isim büyük heyecan
THRILLER : English Turkish Redhouse
thrill.erthrîl'ır isim, konuşma dili çok heyecan verici ve süspans dolu kitap, film veya piyes
THRILLING : English Turkish Redhouse
thrillingsıfat çok heyecan verici, nefes kesici
THRIVE : English Turkish Redhouse
thrivethrayv fiil (throve/thrived, thrived/thriven)
çok iyi gelişmek veya büyümek.
(işler) çok iyi gitmek, tıkırında olmak
THRIVE ON : English Turkish Redhouse
(bir şey) (birine/bir şeye) iyi gelmek: She seems to thrive on hard work. Çok çalışmak ona iyi geliyor galiba
THROAT : English Turkish Redhouse
throatthrot isim boğaz, gırtlak
THROB : English Turkish Redhouse
throbthrab fiil, isim (throbbed, throbbing)
zonklamak.
(kalp) çarpmak, hızla vurmak.
(makine) hafif bir hırıltıyla durmadan işlemek/çalışmak. isim
zonklama.
(kalbe ait) çarpıntı
THROES : English Turkish Redhouse
throesthroz isim, çoğul çalkantılar, keşmekeş, kargaşa
THRONE : English Turkish Redhouse
thronethron isim taht
THRONG : English Turkish Redhouse
throngthrông isim kalabalık. fiil kalabalık bir halde ilerlemek, gitmek, gelmek, toplanmak veya beklemek: People were thronging the streets. Sokaklar insanlarla dolup taşıyordu
THROTTLE : English Turkish Redhouse
throt.tlethrat'ıl isim (motorda) klape, kelebek. fiil
boğmak.
klapeyle (bir şeyin) akışını kısmak.
down klapeyle (aracın) hızını azaltmak
THROUGH : English Turkish Redhouse
throughthru edat
den, içinden, bir yanından öbür yanına: He walked through the building. Binanın içinden yürüdü. He came in through the chimney. Bacadan içeriye girdi.
arasından: I peered out through the leaves but could see nothing. Yaprakların arasından dışarıya baktım fakat hiçbir şey göremedim.
aracılığıyla, vasıtasıyla. He spoke through an interpreter. Tercüman aracılığıyla konuştu.
yüzünden; sayesinde: It was through no fault of yours. Sizin yüzünüzden değildi. They got this place through hard work. Çok çalışarak buraya sahip oldular.
boyunca: He studied French all through the summer. Bütün yaz boyunca Fransızca çalıştı.
(bir öğenin) içinden: He could fly through the air. Havada uçabilirdi.
arasında: I found this while I was looking through some old letters. Bazı eski mektuplara göz atarken bunu buldum.
-den
in sonuna kadar: We're open from ten to six Monday through Saturday. Pazartesi ile Pazar günleri arasında saat ondan altıya kadar açığız.
(bir gürültünün) arasında, (bir gürültüye) rağmen: He could hear her voice through the roar of the waterfall. Çağlayanın gürültüsü arasında onun sesini duyabiliyordu
THROUGH AND THROUGH : English Turkish Redhouse
baştan aşağı, tepeden tırnağa; sapına kadar.
tamamen
THROUGH THE AGENCY OF : English Turkish Redhouse
aracılığıyla, vasıtasıyla
THROUGH THE MEDIUM OF : English Turkish Redhouse
aracılığıyla, vasıtasıyla
THROUGH THICK AND THIN : English Turkish Redhouse
iyi günde kötü günde, iyi günde kara günde, olumlu olumsuz her durumda
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani