Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
TICKER TAPE : English Turkish Redhouse

(borsa fiyatlarını kaydeden cihazda kullanılan) kâğıt şerit

TICKET : English Turkish Redhouse

tick.ettîk'ît isim
bilet.
fiyat etiketi.
trafik cezası verilen kimseye cezasının mahiyetini bildiren resmi kâğıt.
(seçimde) bir partinin aday listesi. fiil
etiketlemek, etiket koymak.
(birine) trafik cezası yazmak

TICKET BOOTH : English Turkish Redhouse

ilet gişesi

TICKET STUB : English Turkish Redhouse

bilet koçanı.
(tiyatro, sinema v.b.'ne girdikten sonra müşterinin elinde kalan) bilet parçası

TICKLE : English Turkish Redhouse

tick.letîk'ıl fiil gıdıklamak

TICKLISH : English Turkish Redhouse

tick.lishtîk'lîş sıfat
kolayca gıdıklanan (kimse).
gıdıklanınca hemen ürperen (yer).
çok dikkat isteyen, nazik (mesele)

TIDAL : English Turkish Redhouse

tid.altayd'ıl sıfat
gelgite/meddücezre ait.
gelgitten/meddücezirden ileri gelen.
gelgitten/meddücezirden etkilenen

TIDAL WAVE : English Turkish Redhouse

deprem dalgası, tsunami

TIDBIT : English Turkish Redhouse

tid.bittîd'bît isim
lezzetli bir lokma (yiyecek).
birinin ilgisini çekecek bir haber

TIDE : English Turkish Redhouse

tidetayd isim gelgit, meddücezir

TIDE SOMEONE OVER : English Turkish Redhouse

irini (bir zaman boyunca/bir zamana kadar) geçindirmek

TIDINGS : English Turkish Redhouse

ti.dingstay'dîngz isim, çoğul haberler

TIDY : English Turkish Redhouse

ti.dytay'di sıfat
düzenli, derli toplu, muntazam.
oldukça büyük, hatırı sayılır (bir miktar). fiil (up) (dağınık bir yeri veya eşyayı) toplamak, bir düzene sokmak,
e bir çekidüzen vermek: Let's tidy up this room. Bu odayı toplayalım. She tidied up her papers. Kâğıtlarını bir düzene soktu

TIDY ONESELF UP : English Turkish Redhouse

kendine bir çekidüzen vermek, üstünü başını düzeltmek

TIE : English Turkish Redhouse

tietay fiil (tied, tying)
bağlamak.
(düğüm) atmak; (kravat) bağlamak; (ayakkabının bağını) bağlamak.
bağlanmak: An apron ties at the back. Önlükler arkadan bağlanır.
berabere kalmak; (bir takım, biri) puan kazanarak (başka takımla, başkasıyla) berabere kalmak

TIE IN : English Turkish Redhouse

uymak; (ile) bağlantısı olmak; (-e) uydurmak; (ile) bağlantı kurmak

TIE IN TO : English Turkish Redhouse

uymak; (ile) bağlantısı olmak; (-e) uydurmak; (ile) bağlantı kurmak

TIE IN WITH : English Turkish Redhouse

uymak; (ile) bağlantısı olmak; (-e) uydurmak; (ile) bağlantı kurmak

TIE SOMEONE DOWN : English Turkish Redhouse

(şartlar) birini bir yerde kalmaya mecbur etmek, birini (bir yere) mıhlamak; (şartlar) birinin başka bir şey yapmasına izin vermemek: His qob has tied him down. İşi yüzünden bir yere gidemez oldu.
to (bir şey) hakkında (birinden) söz almak

TIE SOMEONE UP : English Turkish Redhouse

birini iple bağlayarak etkisiz hale getirmek.
(bir iş) birini başka bir şey yapamayacak kadar meşgul etmek

TIE THE KNOT : English Turkish Redhouse

konuşma dilievlenmek

TIE-UP : English Turkish Redhouse

tie-uptay'^p isim
(iş veya trafikte) aksama.
bağlantı, rabıta

TIEPIN : English Turkish Redhouse

tie.pintay'pîn isim kravat iğnesi

TIER : English Turkish Redhouse

tiertîr isim
(üst üste dizilmiş şeylerde) dizi, sıra.
katman, tabaka

TIFF : English Turkish Redhouse

tifftîf isim ufak bir kavga/anlaşmazlık