Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
TIMING : English Turkish Redhouse

tim.ingtay'mîng isim
zamanlama, (bir şeyi) en uygun zamanda yapma. That player's got a good sense of timing. O oyuncu iyi zamanlama yapıyor.
zamanlama, ayarlama, rastlatma.
(motorda) avans ayarı.
zamanını ölçme.
hızını ölçme

TIMOROUS : English Turkish Redhouse

tim.or.oustîm'ırıs sıfat ürkek, korkak

TIMPANI : English Turkish Redhouse

tim.pa.nitîm'pıni isim, müzik timpani

TIMPANIST : English Turkish Redhouse

tim.pa.nisttîm'pınîst isim, müzik timpanist

TIN : English Turkish Redhouse

tintîn isim
kalay.
teneke.
İngiliz İngilizcesi teneke kutu, teneke. fiil (tinned, tinning)
kalaylamak, kalay tabakasıyla kaplamak.
İngiliz İngilizcesi (bir şeyi) teneke kutu içine koymak, kutulamak. sıfat teneke, tenekeden yapılmış

TINCTURE : English Turkish Redhouse

tinc.turetîngk'çır isim tentür

TINCTURE OF IODINE : English Turkish Redhouse

tentürdiyot

TINDER : English Turkish Redhouse

tin.dertîn'dır isim (kav gibi) kuru ve çabuk tutuşan madde

TINE : English Turkish Redhouse

tinetayn isim (çatala ait) diş

TINFOIL : English Turkish Redhouse

tin.foiltîn'foyl isim folyo

TING : English Turkish Redhouse

tingtîng isim çınlama sesi. fiil çınlamak; çınlatmak

TINGE : English Turkish Redhouse

tingetînc fiil
with
i hafif bir şekilde (bir renge) boyamak.
with (-in kokusu) hafifçe (havaya) yayılmak; (-in tadı) (bir yemekte) azıcık bulunmak.
with
e biraz
.. katmak. isim (bir şeyden) azıcık bir miktar

TINGLE : English Turkish Redhouse

tin.gletîng'gıl fiil
tatlı bir şekilde ürpermek; (vücutta bir yer) karıncalanmak: Her cheeks were tingling in the cold air. Soğuk, yanaklarını ısırıyordu.
çınlamak. isim
tatlı bir ürperti; (vücudun bir yerinde) karıncalanma.
çınlayış, çınlama

TINKER : English Turkish Redhouse

tink.ertîngk'ır isim (gezici) tenekeci. fiil
(tamirci olmayan biri) bir şeyi tamir etmeye çalışmak; bir şeyi düzeltmeye çalışmak.
denemeler yaparak bir sonuca varmaya çalışmak.
with (bir şeyi) tamir etmeye çalışmak; (bir şeyi) düzeltmeye çalışmak.
with (tamir veya düzeltme amacıyla)
i kurcalamak,
i ellemek

TINKLE : English Turkish Redhouse

tin.kletîng'kıl fiil çıngırdamak; çıngırdatmak. isim çıngırtı

TINNER : English Turkish Redhouse

tin.nertîn'ır isim kalaycı

TINNY : English Turkish Redhouse

tin.nytîn'i sıfat
teneke gibi.
tiz ve çirkin (madeni ses)

TINSEL : English Turkish Redhouse

tin.seltîn'sıl isim (kısa kesilmiş) gümüşi şeritler

TINT : English Turkish Redhouse

tinttînt isim
(renkte) açık bir ton.
renk. fiil (bir şeyi) (bir rengin açık bir tonuna) boyamak: Cazibe tints her hair blue. Cazibe saçına mavi bir ton veriyor

TINY : English Turkish Redhouse

ti.nytay'ni sıfat ufacık, küçücük, minicik, minnacık, minimini

TIP : English Turkish Redhouse

tiptîp fiil (tipped, tipping)
bir yana yatırmak veya eğmek; bir yana yatmak veya eğilmek.
over devirmek; devrilmek.
İngiliz İngilizcesi boca etmek, dökmek, boşaltmak. isim, İngiliz İngilizcesi
çöplük.
çok dağınık yer

TIP ONE'S HAT : English Turkish Redhouse

(saygı veya nezaketle) şapkasını kaldırıp tekrar başına koymak

TIP THE SCALES AT : English Turkish Redhouse

(tartılınca) (belirli bir ağırlık) çekmek

TIP-OFF : English Turkish Redhouse

tip-offtîp'ôf isim, konuşma dili tüyo, herkesin bilmediği bir haber/bilgi

TIPSY : English Turkish Redhouse

tip.sytîp'si sıfat çakırkeyif, yarı sarhoş