Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
UNDERNEATH : English Turkish Redhouse

un.der.neath^ndırnith' zarf, edat altına; altında

UNDERNOURISHED : English Turkish Redhouse

un.der.nour.ished^ndırnır'îşt sıfat iyi beslenmemiş

UNDERPAID : English Turkish Redhouse

un.der.paidsıfat hakkından az para alan

UNDERPANTS : English Turkish Redhouse

un.der.pants^n'dırpänts isim, çoğul don, külot

UNDERPASS : English Turkish Redhouse

un.der.pass^n'dırpäs isim altgeçit

UNDERPAY : English Turkish Redhouse

un.der.pay^ndırpey' fiil (underpaid) hak ettiği maaştan az vermek

UNDERPIN : English Turkish Redhouse

un.der.pin^ndırpîn' fiil (underpinned, underpinning)
(bir şeyin) temelini oluşturmak: Logic underpins this thesis. Bu tez mantık üzerine kurulu.
payanda vurmak, payandalamak, desteklemek

UNDERPRIVILEGED : English Turkish Redhouse

un.der.priv.i.leged^n'dırprîv'ılîcd sıfat başkalarına sağlanan imkânları olmayan

UNDERRATE : English Turkish Redhouse

un.der.rate^ndır.reyt' fiil gerçek değerinden az değer vermek, küçümsemek

UNDERSCORE : English Turkish Redhouse

un.der.score^ndırskôr' fiil
altını çizmek.
vurgulamak, üstünde durmak, altını çizmek. isim bir sözcüğün altına çizilmiş çizgi

UNDERSECRETARY : English Turkish Redhouse

un.der.sec.re.tar.y^n'dırsek'rıteri isim müsteşar

UNDERSELL : English Turkish Redhouse

un.der.sell^ndırsel' fiil (undersold) fiyat kırarak satmak;
den ucuza satmak

UNDERSHIRT : English Turkish Redhouse

un.der.shirt^n'dırşırt isim atlet fanilası, atlet, fanila

UNDERSHOOT : English Turkish Redhouse

un.der.shoot^n'dırşut fiil hedefe isabet ettirememek; hedefe erişememek

UNDERSHOT : English Turkish Redhouse

un.der.shot^n'dırşut fiil bakınız undershoot

UNDERSIDE : English Turkish Redhouse

un.der.side^n'dırsayd isim alt taraf, alt

UNDERSIGNED : English Turkish Redhouse

un.der.signed^n'dırsaynd sıfat altında imza bulunan

UNDERSKIRT : English Turkish Redhouse

un.der.skirt^n'dırskırt isim qüpon

UNDERSTAFFED : English Turkish Redhouse

un.der.staffed^n'dırstäft' sıfat personel eksikliği olan: We are understaffed. Bizde bir personel eksikliği var

UNDERSTAND : English Turkish Redhouse

un.der.stand^ndırständ' fiil (understood)
anlamak, kavramak: I understand what they are saying. Söylediklerini anlıyorum. I cannot understand the meaning of infinity. Sonsuzluğun anlamını kavrayamıyorum.
iyice bilmek,
den anlamak: He understands machines. Makinelerden anlıyor.
işitmek, duymak: I understand that he has changed his plans. Planlarını değiştirdiğini duydum.
anlam vermek, yorumlamak: They understood his message to mean that he did not wish to see them. Mesajını, onları görmek istemediği şeklinde yorumladılar.
anlayış göstermek: When people come to pour out their problems to her she tries to understand them. İnsanlar ona dertlerini dökmeye geldikleri zaman onlara anlayış göstermeye çalışıyor

UNDERSTANDABLE : English Turkish Redhouse

un.der.stand.a.ble^ndırständ'ıbıl sıfat anlaşılır, anlaşılması mümkün, kavranılır

UNDERSTANDING : English Turkish Redhouse

un.der.stand.ing^ndırstän'dîng isim
anlayış, anlama, kavrayış; kavrama gücü.
anlaşma: We have come to an understanding. Bir anlaşmaya vardık. She attends the meetings on the understanding that she may neither speak nor vote. Konuşmaması ve oy kullanmaması şartıyla toplantılara katılıyor.
bilgi: My understanding of physics is limited. Fizik bilgim sınırlı.
anlayış, halden anlama; birbirini anlama: It's an organization that works to promote international understanding. Ülkelerin birbirini daha iyi anlamaları için çalışan bir kuruluştur

UNDERSTATE : English Turkish Redhouse

un.der.state^ndırsteyt' fiil olduğundan eksik veya hafif göstermek

UNDERSTATEMENT : English Turkish Redhouse

un.der.state.mentisim bir şeyi olduğundan hafif gösteren ifade

UNDERSTOOD : English Turkish Redhouse

un.der.stood^ndırstûd' fiil bakınız understand sıfat söylenilmeden anlaşılan, farzedilen