Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
VOLT : English Turkish Redhouse

voltvolt isim volt

VOLTAGE : English Turkish Redhouse

volt.ageisim voltaq

VOLTMETER : English Turkish Redhouse

volt.me.tervolt'mitır isim voltölçer, voltmetre

VOLUBLE : English Turkish Redhouse

vol.u.bleval'yıbıl sıfat konuşkan

VOLUME : English Turkish Redhouse

vol.umeval'yum, val'yım isim
hacim, oylum: volume of a sphere kürenin hacmi.
ses gücü: Turn up/down the volume of your radio. Radyonun sesini yükselt/kıs.
miktar, sayı: Our accounts show that the volume of our sales has increased. Hesaplarımız satışlarımızın yükseldiğini gösteriyor.
cilt: The complete set consists of twelve volumes. Tam takım on iki ciltten oluşuyor

VOLUMETRIC : English Turkish Redhouse

vol.u.met.ricvalyımet'rîk sıfat hacim ölçümüyle ilgili; hacim ölçmeye yarayan

VOLUMETRIC FLASK : English Turkish Redhouse

alonjoje, ölçü toparı

VOLUMINOUS : English Turkish Redhouse

vo.lu.mi.nousvılu'mınıs sıfat
hacimli, pek büyük, muazzam: a voluminous building muazzam bir bina.
çok miktarda, pek çok: voluminous records çok miktarda kayıt.
bol, çok geniş

VOLUNTARILY : English Turkish Redhouse

vol.un.tari.lyzarf isteyerek, kendi iradesiyle, gönüllü olarak

VOLUNTARY : English Turkish Redhouse

vol.un.tar.yval'ınteri sıfat
isteyerek yapılan, isteğe bağlı, kendiliğinden yapılan; ihtiyari: He made a voluntary confession of his crime. Suçunu kendiliğinden itiraf etti. voluntary effort isteyerek gösterilen çaba. In some countries military service is voluntary, not compulsory. Bazı ülkelerde askerlik isteğe bağlı, zorunlu değil.
gönüllü: voluntary service gönüllü hizmet.
istemli: voluntary and involuntary bodily movements istemli ve istemsiz bedensel hareketler.
gönüllülerin emek ve bağışlarıyla desteklenen (kurum).
bile bile yapılan: His rudeness was voluntary. Bile bile kabalık etti

VOLUNTEER : English Turkish Redhouse

vol.un.teervalıntîr' isim
gönüllü, bir işi gönüllü olarak üstlenen kimse.
gönüllü asker. sıfat gönüllülerden oluşan, gönüllü. fiil
kendiliğinden teklif etmek.
gönüllü olmak

VOLUPTUOUS : English Turkish Redhouse

vo.lup.tu.ousvıl^p'çuwıs sıfat
cinsel istek uyandıran; buram buram cinsiyet kokan.
bedensel istekleri tatmin eden.
çok haz veya keyif veren; haz, sefa veya keyif dolu.
keyfine son derece düşkün; zevküsefaya düşkün

VOMIT : English Turkish Redhouse

vom.itvam'ît fiil
kusmak, çıkarmak.
(yanardağ) (magma v.b.'ni) püskürtmek. isim
kusma.
kusmuk

VORACIOUS : English Turkish Redhouse

vo.ra.ciousvôrey'şıs sıfat doymaz, doymak bilmez, obur: He has a voracious appetite for chocolate. Çikolataya doyamıyor

VORACIOUS READER : English Turkish Redhouse

kitap okumaya doymayan okuyucu

VORTEX : English Turkish Redhouse

vor.texvôr'teks isim (vortexes/vortices) anafor, burgaç, çevri

VOTE : English Turkish Redhouse

votevot isim
oy, rey.
oy hakkı. fiil oy vermek: Everyone is obliged to vote in these elections. Bu seçimlerde herkes oy vermek zorunda

VOTE AGAINST : English Turkish Redhouse

-in aleyhinde oy vermek

VOTE FOR : English Turkish Redhouse

-in lehinde oy vermek

VOTE OF CONFIDENCE : English Turkish Redhouse

güvenoyu

VOTE OF NO CONFIDENCE : English Turkish Redhouse

güvensizlik oyu

VOTE SOMEONE IN : English Turkish Redhouse

irine oy vererek göreve getirmek

VOTE SOMEONE OUT : English Turkish Redhouse

irine oy vermeyerek görevden uzaklaştırmak

VOTE SOMETHING DOWN : English Turkish Redhouse

aleyhinde oy kullanarak bir şeye engel olmak

VOTER : English Turkish Redhouse

voterisim seçmen