Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
WASHING MACHINE : English Turkish Redhouse

çamaşır makinesi

WASHING SODA : English Turkish Redhouse

çamaşır sodası, soda

WASHOUT : English Turkish Redhouse

wash.outwôş'aut isim, argo başarısızlık

WASHRAG : English Turkish Redhouse

wash.ragwôş'räg isim sabun bezi

WASHROOM : English Turkish Redhouse

wash.roomwôş'rum isim tuvalet

WASHTUB : English Turkish Redhouse

wash.tubwôş't^b isim çamaşır teknesi, leğen

WASN'T : English Turkish Redhouse

was.n'tw^z'ınt kısaltma was not

WASP : English Turkish Redhouse

WASP, Waspwasp isim, konuşma dili beyaz ırktan, Anglosakson soyundan ve Protestan mezhebinden olan kimse

WASP WAIST : English Turkish Redhouse

ince bel

WASPISH : English Turkish Redhouse

wasp.ishsıfat huysuz

WASTE : English Turkish Redhouse

wasteweyst sıfat
artık, işe yaramaz.
kullanılmış, atılacak (kâğıt).
boş, ıssız, hali.
viran, harap. isim
israf.
döküntü, artık; fire; çöp.
iyi kullanmama, boşa harcama.
boş arazi.
ıssız yer.
harabe, virane. fiil
israf etmek, boşuna harcamak, çarçur etmek: He has wasted the money. Parayı israf etti.
harap etmek, viraneye çevirmek: The invaders wasted the city. İstilacılar kenti harap etti.
iyi kullanmamak, boşa harcamak: The company is wasting his talents. Şirket onun yeteneklerini boşa harcıyor.
heba etmek, heder etmek, ziyan etmek: I have wasted my whole day. Bütün günümü heba ettim

WASTE AWAY : English Turkish Redhouse

gittikçe zayıflamak, eriyip bitmek.
ağır ağır azalmak

WASTE ONE'S BREATH : English Turkish Redhouse

çenesini boş yere yormak, boşuna nefes tüketmek

WASTEBASKET : English Turkish Redhouse

waste.bas.ketweyst'bäskît isim (kâğıt v.b. atılan) çöp sepeti/kutusu

WASTED : English Turkish Redhouse

wastedsıfat
israf edilmiş.
heba olmuş, boşa gitmiş.
çok zayıflamış; bitkin

WASTEFUL : English Turkish Redhouse

waste.fulweyst'fıl sıfat boşuna ziyan eden, ziyankâr

WASTEPAPER : English Turkish Redhouse

waste.pa.perweyst'peypır isim atılacak kâğıt, atık kâğıt

WASTEPAPER BASKET : English Turkish Redhouse

(kâğıt v.b. atılan) çöp sepeti/kutusu

WASTREL : English Turkish Redhouse

wast.relweys'trıl isim
işe yaramaz kimse, hayta, serseri.
çok müsrif kimse

WATCH : English Turkish Redhouse

watchwaç isim
kol saati; cep saati.
nöbet; vardiya.
nöbet yeri veya süresi.
nöbetçi.
nöbetçilik, nöbet tutma.
gözetleme, tarassut. fiil
bakmak, izlemek, seyretmek: watch television televizyon seyretmek.
dikkat etmek, bakmak: Watch what he does and learn. Yaptığına dikkat et ve öğren.
for
i beklemek,
i kollamak,
i gözlemek.
gözetlemek: The police are watching him. Polisler onu gözetliyor.
bakmak, gözetmek: Who watches her children while she's at the office? O bürodayken çocuklarına kim bakıyor?
de bekçilik etmek,
de nöbet tutmak,
e göz kulak olmak: The guard is watching the gate. Bekçi kapıda nöbet tutuyor

WATCH CHAIN : English Turkish Redhouse

saat kösteği

WATCH GLASS : English Turkish Redhouse

kol saati camı

WATCH IT! : English Turkish Redhouse

Dikkat et!/Dikkatli ol!

WATCH ONE'S STEP : English Turkish Redhouse

(yürüyen biri) (adımlarına/bastığı yere) dikkat etmek.
dikkatli olmak, ayağını denk almak

WATCH OUT : English Turkish Redhouse

dikkat etmek