English Turkish Redhouse
WHAT-DO-YOU-CALL-HER : English Turkish Redhouse
isimşey (İsmi akla gelmeyen bir kimse veya şeyi belirtmek için kullanılır.): What-do-you-call-him
.. Fettah
.. what's he doing now? Şey
.. Fettah
.. o şimdi ne yapıyor?
WHAT-DO-YOU-CALL-HIM : English Turkish Redhouse
isimşey (İsmi akla gelmeyen bir kimse veya şeyi belirtmek için kullanılır.): What-do-you-call-him
.. Fettah
.. what's he doing now? Şey
.. Fettah
.. o şimdi ne yapıyor?
WHAT-DO-YOU-CALL-IT : English Turkish Redhouse
isimşey (İsmi akla gelmeyen bir kimse veya şeyi belirtmek için kullanılır.): What-do-you-call-him
.. Fettah
.. what's he doing now? Şey
.. Fettah
.. o şimdi ne yapıyor?
WHAT-DO-YOU-CALL-THEM : English Turkish Redhouse
isimşey (İsmi akla gelmeyen bir kimse veya şeyi belirtmek için kullanılır.): What-do-you-call-him
.. Fettah
.. what's he doing now? Şey
.. Fettah
.. o şimdi ne yapıyor?
WHAT-YOU-CALL-HER : English Turkish Redhouse
isimbakınız what-do-you-call-him what-do-you-call-her
WHAT-YOU-CALL-HIM : English Turkish Redhouse
isimbakınız what-do-you-call-him what-do-you-call-her
WHAT-YOU-CALL-IT : English Turkish Redhouse
isimbakınız what-do-you-call-him what-do-you-call-her
WHAT-YOU-CALL-THEM : English Turkish Redhouse
isimbakınız what-do-you-call-him what-do-you-call-her
WHAT-YOU-MAY-CALL-HER : English Turkish Redhouse
isimbakınız what-do-you-call-him what-do-you-call-her what-do-you-call-it what-do-you-call-them
WHAT-YOU-MAY-CALL-HIM : English Turkish Redhouse
isimbakınız what-do-you-call-him what-do-you-call-her what-do-you-call-it what-do-you-call-them
WHAT-YOU-MAY-CALL-IT : English Turkish Redhouse
isimbakınız what-do-you-call-him what-do-you-call-her what-do-you-call-it what-do-you-call-them
WHAT-YOU-MAY-CALL-THEM : English Turkish Redhouse
isimbakınız what-do-you-call-him what-do-you-call-her what-do-you-call-it what-do-you-call-them
WHATEVER : English Turkish Redhouse
what.ev.erhw^tev'ır zamir
her ne, ne: Take whatever you want. Ne istersen al. Whatever happens, don't panic! Ne olursa olsun paniğe kapılma! Whatever's been done before may be done again. Önceden ne yapıldıysa tekrar yapılabilir.
konuşma dili Benim için farketmez./Farketmez.
konuşma dili bakınız What ever ? sıfat
ne; hangi: Take whatever documents you want. Belgelerden hangisini istersen al. Use whatever means are necessary. Ne gerekirse onu yap.
herhangi bir: If there is any problem whatever, telephone me. Herhangi bir problem olursa bana telefon edin. At no time whatever are you to leave the base. Hiçbir zaman üsten çıkmayacaksın
WHATNOT : English Turkish Redhouse
what.nothw^t'nat isim etaqer
WHATSOEVER : English Turkish Redhouse
what.so.ev.erhw^tsowev'ır zamir her ne, ne: Do whatsoever you please! Ne dilersen onu yap! sıfat
ne; hangi: Use it for whatsoever purpose you see fit. Sana göre hangi amaç uygunsa onun için kullan.
herhangi bir: If you've any doubts whatsoever, don't do it. Herhangi bir şüphen varsa onu yapma. In no case whatsoever are you to tell her. Ne olursa olsun ona söylemeyeceksin
WHEAT : English Turkish Redhouse
wheathwit isim buğday
WHEAT GERM : English Turkish Redhouse
uğday tohumunun embriyon kısmı
WHEEDLE : English Turkish Redhouse
whee.dlehwi'dıl fiil bakınız wheedle one's way into wheedle someone into wheedle something out of someone
WHEEDLE ONE'S WAY INTO : English Turkish Redhouse
dil dökerek (bir yere, bir işe v.b.'ne) girmek
WHEEDLE SOMEONE INTO : English Turkish Redhouse
dil dökerek birini (bir şey yapmaya) ikna etmek
WHEEDLE SOMETHING OUT OF SOMEONE : English Turkish Redhouse
dil dökerek birinden bir şey koparmak
WHEEL : English Turkish Redhouse
wheelhwil fiil
daireler çizerek dönmek: Gulls wheeled above us. Üzerimizde martılar dönüyordu.
(around/round/about) birdenbire dönmek, dönüvermek: She wheeled round and looked him in the eye. Birdenbire dönüp gözlerinin içine baktı.
(tekerlekli bir araçla) gitmek; (tekerlekli bir araç) gitmek, ilerlemek; (tekerlekli bir aracı) sürmek: He wheeled the taxi right up to the front door. Taksiyi ta ön kapıya kadar sürdü. They wheeled around the city all day in the black Mercedes. Bütün gün siyah Mercedes'le şehri dolaştılar.
askeri çark etmek; çark ettirmek
WHEEL ALIGNMENT : English Turkish Redhouse
(motorlu taşıta ait) tekerleklerin ayarlanması
WHEEL AND DEAL : English Turkish Redhouse
konuşma dili
(bir işi gerçekleştirmek için) görüşmeler ve pazarlıklar yapmak.
iş çevirmek
WHEEL OUT : English Turkish Redhouse
ileri sürmek, öne sürmek: He always wheels that example out in order to support his case. Kendi iddiasını desteklemek için hep o örneği öne sürüyor
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani