English Turkish Redhouse
WHEREAS : English Turkish Redhouse
where.ashweräz' bağlaç
oysa; iken,
ken: She loves his novels, whereas her husband loathes them. Kendisi onun romanlarını seviyor, oysa kocası onlardan nefret ediyor. He speaks no English, whereas she speaks no French. O hiç İngilizce bilmezken öbürü de hiç Fransızca bilmiyor.
diği için;
diğine göre: Whereas she is no longer legally competent, I have appointed you her guardian. Artık kanunen yetki sahibi olmadığı için sizi ona vasi tayin ettim
WHEREBY : English Turkish Redhouse
where.byhwerbay' bağlaç onunla, onun vasıtasıyla (Sıfat olarak kullanılan yancümlenin başında bulunur.): This is a plan whereby we can reduce inflation. Bu planla enflasyonu azaltabiliriz
WHEREFORE : English Turkish Redhouse
where.forehwer'fôr zarf niye, neden. bağlaç bu yüzden, bundan dolayı, bu nedenle
WHEREIN : English Turkish Redhouse
where.inhwerîn' bağlaç (Sıfat olarak kullanılan yancümlenin başında bulunur.): He looked at the window wherein she sat. Oturduğu pencereye baktı. Show me the paragraph wherein this point is mentioned. Bu noktanın bahsedildiği paragrafı göster
WHEREOF : English Turkish Redhouse
where.ofhwer^v' bağlaç (Sıfat olarak kullanılan yancümlenin başında bulunur.): The wine whereof they drank had been poisoned. İçtikleri şaraba zehir katılmıştı. The man whereof you speak is dead. Bahsettiğin adam öldü. He knows whereof he speaks. Bahsettiği konu hakkında gerçekten bilgi sahibi
WHEREUPON : English Turkish Redhouse
where.up.onhwerıpan' bağlaç bunun üzerine: Six months later the duke died, whereupon the dukedom went to his nephew. Altı ay sonra dük vefat etti. Bunun üzerine düklük yeğenine geçti
WHEREVER : English Turkish Redhouse
wher.ev.erhwerev'ır bağlaç (Zarf olarak kullanılan yancümlenin başında bulunur.): Go wherever you like. Nereye istersen git. Wherever possible he tries to help. Şartlar elverdiğince yardımda bulunmaya çalışıyor. zarf, konuşma dili bakınız Where ever
..?
WHEREWITH : English Turkish Redhouse
where.withhwerwîth' bağlaç onunla, onun vasıtasıyla (Sıfat olarak kullanılan yancümlenin başında bulunur.): We lacked the tools wherewith to do the job. İşin gerektirdiği aletler bizde yoktu
WHEREWITHAL : English Turkish Redhouse
where.with.alhwer'wîdhôl isim, konuşma dili bakınız the wherewithal
WHET : English Turkish Redhouse
whethwet fiil (whetted, whetting)
bilemek, keskin bir hale getirmek: He was whetting his knife. Bıçağını biliyordu.
(istek, heves, gayret v.b.'ni) artırmak: Their lust for gold has whetted their exertions. Altın hırsı gayretlerini artırdı
WHET ONE'S APPETITE : English Turkish Redhouse
iştahını açmak
WHET SOMEONE'S APPETITE : English Turkish Redhouse
irinin iştahını açmak
WHETHER : English Turkish Redhouse
wheth.erhweth'ır bağlaç
"-mek veya
memek", "-ip
mediğini", "-ip
meyeceğini" gibi fiil şekillerinin kullanıldığı durumlarda kullanılır: The only juestion facing us is whether we're to stay or to go. Önümüzdeki tek sorun kalmak ya da gitmek. She couldn't decide whether to sign or not. İmza atıp atmayacağına karar veremedi. They asked me whether they could bring her. Bana onu getirip getiremeyeceklerini sordular. I wonder whether I should go now. Şimdi mi gitsem acaba? I don't care a fig whether you love her or not. Onu sevip sevmediğin bana vız gelir.
"-se de
mese de" gibi fiil şekilleriyle kullanılır: I'm going, whether you come or not. Sen gelsen de gelmesen de ben gidiyorum.
"... ya da", "... olsun
.. olsun", "ister
.. ister
.." şekillerinde kullanılır: All governments, whether autocratic or democratic, must deal with this problem. Her hükümet, otokratik ya da demokratik, bu problemle uğraşmak zorunda. I'll get it done, whether at the office or at home. Büroda olsun, evde olsun, bunu bitireceğim
WHETHER HE GOES OR NOT : English Turkish Redhouse
gitse de gitmese de
WHETROCK : English Turkish Redhouse
whet.rockhwet'rak isim bakınız whetstone
WHETSTONE : English Turkish Redhouse
whet.stonehwet'ston isim bileğitaşı
WHEW : English Turkish Redhouse
whewhwyu ünlem
Rahatsızlık belirtir: Of!/Aman!
Rahatlayınca söylenir: Oh!
Şaşkınlık belirtir: Hayret!/Uf be!
WHEY : English Turkish Redhouse
wheyhwey isim kesilmiş sütün suyu
WHICH : English Turkish Redhouse
whichhwîç sıfat hangi: Which dictionary do you want? Hangi sözlüğü istiyorsun? Which ones did you select? Hangilerini seçtiniz? Which trees did they cut down? Hangi ağaçları kestiler? She'll return at nine, by which time I should be finished with this. Saat dokuzda dönecek ki o zamana kadar bu işi bitirmiş olmalıyım. zamir
hangi: Which of those houses are yours? O evlerden hangileri sizin? Which of those girls is your daughter? O kızlardan hangisi senin kızın? Which of you have had some of this tea? Hanginiz bu çaydan içtiniz? Which of you wants tea? Kimler çay istiyor?
Sıfat olarak kullanılan yancümlenin başında bulunur: From there we went to the museum, which is located in Harbiye. Oradan Harbiye'de bulunan müzeye gittik. It's not just meat which is expensive. Pahalı olan sadece et değil. They're talking of making both of them empress, which is nonsense. Her ikisini de imparatoriçe yapmaktan bahsediyorlar ki, bu tamamıyla saçma
WHICHEVER : English Turkish Redhouse
which.ev.erhwîçev'ır zamir hangisi
.. ise: I'll take a kilo of either the apples or the pears, whichever is cheaper. Elma ya da armut farketmez, hangisi ucuzsa ondan bir kilo alacağım. sıfat hangi
.. ise: You can have whichever camellia you want. Hangi kamelyayı istersen onu alabilirsin
WHIFF : English Turkish Redhouse
whiffhwîf isim
esinti.
koku
WHILE : English Turkish Redhouse
whilehwayl bağlaç
iken,
ken: Esra stayed with her mother while he was in Ankara. O Ankara'dayken Esra annesinde kaldı. Every morning while running in the park I see one particular deer. Her sabah parkta koşarken bir geyiği görüyorum.
iken,
ken,
diği halde,
mekle birlikte; oysa: While what you say is true of Fatma, it's not true of Fazilet. Dedikleriniz Fatma için geçerli olmakla birlikte Fazilet için geçerli değil. She's a blonde, while her sister's a brunette. O sarışın, oysa kız kardeşi esmer
WHILE AWAY : English Turkish Redhouse
(vakti) geçirmek: They whiled away the afternoon playing bridge. Öğleden sonrayı briç oynayarak geçirdiler
WHILE AWAY THE TIME : English Turkish Redhouse
vakit geçirmek
WHILST : English Turkish Redhouse
whilsthwaylst bağlaç, İngiliz İngilizcesi bakınız while
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani