English Turkish Redhouse
WHIRL SOMEONE AWAY : English Turkish Redhouse
irini hızla götürmek; birini kapıp hızla götürmek
WHIRL SOMEONE OFF : English Turkish Redhouse
irini hızla götürmek; birini kapıp hızla götürmek
WHIRLPOOL : English Turkish Redhouse
whirl.poolhwırl'pul isim (suda oluşan) girdap, anafor, burgaç, çevrinti
WHIRLWIND : English Turkish Redhouse
whirl.windhwırl'wînd isim (hava akıntısının oluşturduğu) çevrinti
WHIRLYBIRD : English Turkish Redhouse
whirl.y.birdhwır'libırd isim, konuşma dili helikopter
WHIRR : English Turkish Redhouse
whirrhwır fiil, isim, İngiliz İngilizcesi bakınız whir
WHISH : English Turkish Redhouse
whishhwîş fiil
(su) fışıldamak, fışırdamak.
(rüzgâr) uğuldamak.
(kumaş) hışırdamak.
hızla geçmek. isim
fışıltı, fışırtı.
uğultu.
hışırtı
WHISK : English Turkish Redhouse
whiskhwîsk fiil
(kuyruğu) sallamak: The horse whisked its tail a few times. At, kuyruğunu birkaç kez salladı.
(away/off) götürüvermek: The airplane whisked them to Paris in only a few hours. Uçak onları yalnızca birkaç saat içinde Paris'e götürüverdi.
(yumurta v.b.'ni) çırpmak.
off süpürüvermek: She whisked the crumbs off the tablecloth with a brush. Ekmek kırıntılarını bir fırçayla masa örtüsünden alıverdi
WHISK BROOM : English Turkish Redhouse
elbise fırçası
WHISKER : English Turkish Redhouse
whisk.erhwîs'kır isim
sakal teli.
çoğul sakal.
çoğul (kedi v.b. hayvanlara ait) bıyık
WHISKEY : English Turkish Redhouse
whis.keyhwîs'ki isim viski
WHISKY : English Turkish Redhouse
whis.kyhwîs'ki isim viski
WHISPER : English Turkish Redhouse
whis.perhwîs'pır fiil fısıldamak; fısıldaşmak: She whispered to him that she was going to resign. Ona istifa edeceğini fısıldadı. What are you whispering about? Ne hakkında fısıldaşıyorsunuz? isim fısıltı
WHIST : English Turkish Redhouse
whisthwîst isim vist (bir iskambil oyunu)
WHISTLE : English Turkish Redhouse
whis.tlehwîs'ıl isim
düdük.
düdük sesi.
ıslık. fiil
düdük çalmak.
ıslık çalmak.
to
i ıslıkla çağırmak; ıslıkla
in dikkatini çekmeye çalışmak: He whistled to a passing taxi. Yoldan geçen bir taksiyi ıslıkla çağırdı.
at (birinin) arkasından ıslık çalmak: Did you just whistle at Tahire? Demin Tahire'nin arkasından ıslık mı çaldın?
WHIT : English Turkish Redhouse
whithwît isim zerre, parçacık
WHITE : English Turkish Redhouse
whitehwayt sıfat
beyaz, ak.
beyaz ırktan olan, beyaz.
beyaz ırktan olanlara ait, beyazlara ait: a white neighborhood beyazların oturduğu bir semt. isim
beyaz renk, beyaz, ak.
beyaz ırktan olan kimse, beyaz
WHITE ANT : English Turkish Redhouse
akkarınca, termit
WHITE ELEPHANT : English Turkish Redhouse
artık sahibinin işine yaramayan bir şey; vaktiyle işe yarayan fakat şimdi dert olan bir şey
WHITE GOODS : English Turkish Redhouse
eyaz eşya
WHITE HEAT : English Turkish Redhouse
fizik beyazın ısısı.
(bir olayda) en ileri safha, en kızışık an, zirve: while the battle was at white heat muharebe en şiddetli safhasındayken
WHITE HOREHOUND : English Turkish Redhouse
köpekayası
WHITE LEAD : English Turkish Redhouse
üstübeç
WHITE LIE : English Turkish Redhouse
zararsız yalan
WHITE MEAT : English Turkish Redhouse
eyaz et
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani