Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
WORK A BUTTONHOLE : English Turkish Redhouse

iliğin kenarlarını dikmek

WORK A MIRACLE : English Turkish Redhouse

ir mucize yaratmak

WORK AT : English Turkish Redhouse

(bir şey) için emek harcamak, için çaba göstermek

WORK AT PEAK CAPACITY : English Turkish Redhouse

tam kapasiteyle çalışmak

WORK CAMP : English Turkish Redhouse

çalışma kampı

WORK FORCE : English Turkish Redhouse

çalışanlar: He's now part of the mill's work force. Artık fabrikada çalışanlardan biri o

WORK LIKE A DEMON : English Turkish Redhouse

çok çalışmak

WORK LIKE A TROJAN : English Turkish Redhouse

konuşma diliırgat gibi çalışmak, var gücüyle çalışmak

WORK LOAD : English Turkish Redhouse

iş miktarı

WORK LOOSE : English Turkish Redhouse

gevşemek

WORK OF ART : English Turkish Redhouse

sanat eseri

WORK OFF : English Turkish Redhouse

(çalışarak veya hareket ederek) (bir şeyi) gidermek: He worked off his anger by running in the park for a couple of hours. İki saat parkta koşarak öfkesini giderdi

WORK ON : English Turkish Redhouse

i etkilemek,
e tesir etmek.
(birini) ikna etmeye çalışmak.
i yapmak;
i hazırlamak;
in üzerinde çalışmak;
in yapımıyla uğraşmak/meşgul olmak: He's still working on that map. Hâlâ o harita üzerinde çalışıyor. They're working on our new house today. Bugün yeni evimizin yapımıyla uğraşıyorlar.
in tamiriyle uğraşmak: They're working on the car. Arabanın tamiriyle uğraşıyorlar.
e ağırlık vermek: You need to work on your French. Fransızcaya ağırlık vermen gerek

WORK ON THE ASSUMPTION THAT : English Turkish Redhouse

(bir şeyin olacağını) zannederek harekete geçmek/harekete geçmiş olmak

WORK ONE'S FINGERS TO THE BONE : English Turkish Redhouse

çok çalışmak, paralanmak, yırtınmak

WORK ONE'S WAY : English Turkish Redhouse

(öğrenci) çalışarak (okul veya üniversite) ücretlerini karşılamak.
into yavaş yavaş (bir yer veya gruba) girmek: She worked her way into their club. Yavaş yavaş kendini onların kulübüne kabul ettirdi.
up çalışmalarıyla kendini ispatlayarak derece derece terfi etmek

WORK ONESELF INTO : English Turkish Redhouse

giderek (belirli bir hale) girmek: You're working yourself into a rage. Öfken kabara kabara galeyana geliyorsun.
(biri) çalışmalarıyla kendini ispatlayarak (bir işe) girmek veya (bir mevkie) gelmek: She's worked herself into a job. Çalışmalarıyla kendini ispatlayarak kendine bir iş edindi

WORK ONESELF OUT OF A JOB : English Turkish Redhouse

(bilerek veya bilmeyerek) kendi çabalarıyla kendi işini lüzumsuz hale getirmek; (bilerek veya bilmeyerek) kendi çabalarıyla kendini işinden etmek

WORK OUT : English Turkish Redhouse

antrenman/idman yapmak.
(plan, proqe v.b.) başarılı olmak veya iyi bir şekilde sonuçlanmak.
at/to (belirli bir miktara) gelmek: Your share works out at one million liras. Senin payına bir milyon lira düşüyor.
(bir plan v.b.'ni) hazırlamak veya düzenlemek: They worked out a compromise. Bir uzlaşmaya vardılar.
(problemi, sorunu) çözmek, halletmek.
(bir aygıtın veya makinenin parçası) yerinden/yuvasından çıkmak

WORK OVERTIME : English Turkish Redhouse

fazla mesai yapmak

WORK PERMIT : English Turkish Redhouse

çalışma izni

WOUND : English Turkish Redhouse

woundwund isim yara. fiil yaralamak

WOUNDED : English Turkish Redhouse

wound.edsıfat yaralı, yaralanmış

WOVE : English Turkish Redhouse

wovewov fiil bakınız weave

WOVEN : English Turkish Redhouse

wo.venwo'vın fiil bakınız weave