English Turkish Redhouse
WRITE SOMETHING DOWN : English Turkish Redhouse
ir şeyi yazmak/kaydetmek
WRITE SOMETHING OFF : English Turkish Redhouse
ticaret tahsil edilmesi imkânsız borç veya telafi edilmesi imkânsız mali zararı defterden silmek.
bir şeyin işe yaramaz olduğuna karar vermek
WRITE SOMETHING OUT : English Turkish Redhouse
ir şeyi yazıya dökmek
WRITE SOMETHING UP : English Turkish Redhouse
notları rapor, kitap v.b. haline sokmak: I'll write up these notes later. Bu notları daha sonra esaslı bir şekle sokarım.
bir fikri hikâye, kitap v.b.'ne dönüştürmek.
birini veya bir olayı makale konusu yapmak
WRITE-OFF : English Turkish Redhouse
write-offrayt'ôf isim tahsil edilmesi imkânsız borç; telafi edilmesi imkânsız mali zarar
WRITE-PROTECT : English Turkish Redhouse
write-pro.tectrayt'prıtekt fiil, bilgisayar yazmayı engellemek
WRITE-PROTECTED : English Turkish Redhouse
sıfatyazma engelli
WRITE-UP : English Turkish Redhouse
write-uprayt'^p isim, konuşma dili (gazete veya dergide eleştiri, makale gibi) yazı
WRITER : English Turkish Redhouse
writ.erray'tır isim yazar; müellif
WRITHE : English Turkish Redhouse
writheraydh fiil (ağrı, sancı veya manevi bir ıstıraptan) kıvranmak
WRITING : English Turkish Redhouse
writ.ingray'tîng isim
el yazısı.
yazılı eser, yazı.
yazı yazma
WRITING MATERIALS : English Turkish Redhouse
yazı gereçleri/malzemesi
WRITTEN : English Turkish Redhouse
writ.tenrît'ın fiil bakınız write sıfat yazılı, yazılmış
WRONG : English Turkish Redhouse
wrongrông sıfat
yanlış: He gave the wrong answer. Yanlış cevap verdi. We're on the wrong road. Yanlış yoldayız. You're wrong about that. Onda yanılıyorsun. We boarded the wrong train. Yanlış trene bindik. I've dialed the wrong number. Yanlış numara çevirdim.
dince veya ahlakça suç sayılan: Stealing is wrong. Hırsızlık günah.
Yakışıksızca davranan/ayıp eden bir kimse veya yakışıksız/ayıp sayılan bir davranış için söylenir: You were wrong not to have gone. Gitmemekle ayıp ettin.
uygun olmayan, yanlış; ters, münasebetsiz: That was the wrong way to broach that subqect. O konuyu o şekilde açmak yanlıştı. This is the wrong time. Şimdi zamanı değil. This is the wrong qob for you. Bu sana göre bir iş değil.
sakıncalı, mahzurlu: There's nothing wrong with that. Onun hiçbir sakıncası yok. I see nothing wrong with it. Onu sakıncalı bulmuyorum. Do you see anything wrong with it? Onda bir sakınca görüyor musun? zarf yanlış bir şekilde, yanlış: You've done it wrong again. Onu gene yanlış yaptın. isim suç; günah; kötü: He's old enough to know the difference between right and wrong. İyiyi kötüyü ayırt edebilecek bir yaşa geldi
WRONGDOER : English Turkish Redhouse
wrong.do.errông'duwır isim
günahkâr.
suçlu
WRONGFUL : English Turkish Redhouse
wrong.fulrông'fıl sıfat
haksız.
kanuna aykırı
WRONGHEADED : English Turkish Redhouse
wrong.head.edrông'hedîd sıfat
yanlış bir fikre inatla bağlı olan, yanlış bir fikirde direnen.
yanlış
WRONGLY : English Turkish Redhouse
wrong.lyzarf
yanlış bir şekilde.
haksız bir şekilde
WROTE : English Turkish Redhouse
wroterot fiil bakınız write
WROUGHT : English Turkish Redhouse
wroughtrôt sıfat yapılmış
WROUGHT IRON : English Turkish Redhouse
dövme demir, işlenmiş demir, ferforje
WRUNG : English Turkish Redhouse
wrungr^ng fiil bakınız wring
WRY : English Turkish Redhouse
wryray sıfat eğri, çarpık
WT. : English Turkish Redhouse
wt.kısaltma weight
X : English Turkish Redhouse
X, xeks isim
X, İngiliz alfabesinin yirmi dördüncü harfi.
yanlış işareti.
öpücük işareti
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani