Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
BEAK : English Turkish Redhouse

eakbik isim gaga

BEAKER : English Turkish Redhouse

eak.erbi'kır isim geniş ağızlı büyük bardak

BEAM : English Turkish Redhouse

eambim fiil
yaymak, saçmak (ışık).
(yüzü sevinçle) parlamak

BEAMING : English Turkish Redhouse

eam.ingsıfat parlak, sevinçle parlayan (yüz)

BEAN : English Turkish Redhouse

eanbin isim
fasulye.
tane, tohum

BEANPOLE : English Turkish Redhouse

ean.polebin'pol isim
fasulye sırığı.
sırık gibi kimse

BEAR : English Turkish Redhouse

earber fiil (bore, borne)
taşımak; kaldırmak: It won't bear your weight. Senin ağırlığını kaldırmaz. They have the right to bear arms. Silah taşıma hakkı var onların.
taşımak, üzerinde bulunmak: It bears Cem's signature. Cem'in imzasını taşıyor. He still bears the scars of that fight. O dövüşün yaralarını hâlâ taşıyor.
dayanmak, tahammül etmek, çekmek: She couldn't bear any more. Daha fazlasına dayanamadı.
doğurmak.
(meyve) vermek.
(belirli bir yöne doğru) gitmek.
(belirli bir duygu) beslemek.
(belirli bir şekilde) davranmak.
(belirli bir şekilde) durmak/yürümek.
e gelmek: This doesn't bear repeating. Bu tekrarlamaya gelmez. It won't bear close scrutiny. Yakından incelemeye gelmez

BEAR A GRUDGE AGAINST : English Turkish Redhouse

irine karşı kin beslemek

BEAR A LOSS : English Turkish Redhouse

zarara katlanmak

BEAR DOWN : English Turkish Redhouse

gayret etmek

BEAR DOWN ON : English Turkish Redhouse

e doğru gelmek/ilerlemek.
i çok etkilemek: This tax bears down on the poor. Bu vergi fakirleri bayağı etkiliyor.
fazla bastırmak: Don't bear down so hard on your pencil. Kurşunkalemini o kadar bastırma.
(azar veya ısrarla) sıkıştırmak

BEAR IN MIND : English Turkish Redhouse

i aklında tutmak,
i unutmamak. You should also bear this in mind. Bunu da unutmamalısın.
dikkate almak, hesaba katmak

BEAR NO RELATION TO : English Turkish Redhouse

ile ilgisi olmamak

BEAR NO RESEMBLANCE TO : English Turkish Redhouse

-e hiç benzememek

BEAR NO RESPONSIBILITY FOR : English Turkish Redhouse

-in sorumlusu olmamak

BEAR ON : English Turkish Redhouse

ile ilgisi olmak

BEAR SOMEONE OUT : English Turkish Redhouse

irini/bir şeyi doğrulamak/gerçeklemek

BEAR SOMETHING OUT : English Turkish Redhouse

irini/bir şeyi doğrulamak/gerçeklemek

BEAR THE BLAME FOR : English Turkish Redhouse

-in suçunu üzerine almak;
in töhmeti altında kalmak

BEAR THE BRUNT OF : English Turkish Redhouse

(saldırı, azarlama, baskı v.b.'nin) en ağır/şiddetli kısmını çekmek: She bore the brunt of Yalçın's wrath. Yalçın'ın gazabını en çok o çekti

BEAR UP : English Turkish Redhouse

(zor bir duruma) dayanmak: She's bearing up well. İyi dayanıyor

BEAR UP UNDER : English Turkish Redhouse

(zor bir duruma) dayanmak: She's bearing up well. İyi dayanıyor

BEAR UPON : English Turkish Redhouse

ile ilgisi olmak

BEAR WATCHING : English Turkish Redhouse

-in izlenmesi gerekmek

BEAR WITH : English Turkish Redhouse

-e sabır göstermek