Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
BEGIN : English Turkish Redhouse

e.ginbîgîn' fiil (began, begun, beginning)
başlamak; başlatmak, ön ayak olmak.
meydana gelmek, vücut bulmak

BEGINNER : English Turkish Redhouse

e.gin.nerisim işe yeni başlayan kimse

BEGINNING : English Turkish Redhouse

e.gin.ningisim
başlangıç.
kaynak, baş, esas

BEGONIA : English Turkish Redhouse

e.go.niabîgon'yı isim begonya

BEGOT : English Turkish Redhouse

e.gotbîgat' fiil bakınız beget

BEGOTTEN : English Turkish Redhouse

e.got.tenbîgat'ın fiil bakınız beget

BEGRUDGE : English Turkish Redhouse

e.grudgebîgr^c' fiil
(bir şeyi) (birine) fazla görmek: You don't begrudge me this vacation, do you? Bu tatili bana fazla görmüyorsun, değil mi?
(bir şeyi) istemeyerek vermek/yapmak: To tell you the truth, I begrudge giving those loafers a day off. O haylazlara bir gün tatil vermek zoruma gidiyor doğrusu. She begrudges every minute she has to spend away from Nahit. Nahit'ten ayrılmak, bir dakika da olsa, ona zor geliyor

BEGUILE : English Turkish Redhouse

e.guilebîgayl' fiil
aklını çelmek, ayartmak; saptırmak.
cezbetmek

BEGUN : English Turkish Redhouse

e.gunbîg^n' fiil bakınız begin

BEHALF : English Turkish Redhouse

e.halfbîhäf isim bakınız on behalf of

BEHAVE : English Turkish Redhouse

e.havebîheyv' fiil davranmak, hareket etmek

BEHAVE ONESELF : English Turkish Redhouse

terbiyeli davranmak

BEHAVE YOURSELF! : English Turkish Redhouse

Terbiyeni takın!

BEHAVIOR : English Turkish Redhouse

e.hav.iorbîheyv'yır isim davranış tarzı; davranış

BEHAVIORISM : English Turkish Redhouse

e.hav.ior.ismisim davranışçılık

BEHAVIOUR : English Turkish Redhouse

e.hav.iourbîheyv'yır isim, İngiliz İngilizcesi bakınız behavior

BEHEAD : English Turkish Redhouse

e.headbîhed' fiil boynunu vurmak, kellesini uçurmak

BEHELD : English Turkish Redhouse

e.heldbîheld' fiil bakınız behold

BEHEST : English Turkish Redhouse

e.hestbîhest' isim
emir, buyruk.
ısrarlı istek, ısrar: She would sometimes sing at the behest of friends. Arkadaşlarının ısrarlı istekleri üzerine bazen şarkı söylerdi

BEHIND : English Turkish Redhouse

e.hindbîhaynd' zarf
(somut anlamda) peşinden; geride: The children were running behind. Çocuklar peşinden koşuyordu. We left them far behind. Onları çok geride bıraktık.
(zaman açısından) geride; geri: We're behind in our work. İşimizde geri kaldık. edat
arkasında; arkasına: He went behind the curtain. Perdenin arkasına gitti. That clock is behind. O saat geri. Behind that wall there is a garden. O duvarın arkasında bir bahçe var.
(soyut anlamda) ardında: What's behind that remark of his? O sözünün ardında ne var?
(bir sınıflandırmada) geride: They're one point behind us. Bizden bir puan gerideler.
(destekleme anlamında) arkasında: He is behind us. Arkamızda o var. isim kıç, makat

BEHIND BARS : English Turkish Redhouse

konuşma dilihapiste, içeride

BEHIND ONE'S BACK : English Turkish Redhouse

-in arkasından,
in gıyabında

BEHIND THE SCENES : English Turkish Redhouse

perde arkasında, gizlice

BEHIND THE TIMES : English Turkish Redhouse

çağın gerisinde, demode

BEHOLD : English Turkish Redhouse

e.holdbîhold' fiil (beheld)
bakmak, gözlemlemek.
görmek