Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
ACQUIRE : English Turkish Redhouse

ac.juireıkway'ır fiil
elde etmek, edinmek, almak.
kazanmak: acjuire a bad reputation kötü bir şöhret kazanmak

ACQUISITION : English Turkish Redhouse

ac.jui.si.tionäkwızîş'ın isim
elde etme, edinme, alma.
kazanma.
elde edilen şey, edinti

ACQUISITIVE : English Turkish Redhouse

ac.juis.i.tiveıkwîz'ıtîv sıfat bir şeyler elde etmeye çok hevesli, mal canlısı, açgözlü

ACQUIT : English Turkish Redhouse

ac.juitıkwît' fiil (acquitted, acquitting) aklamak, temize çıkarmak, beraat ettirmek

ACQUIT ONESELF WELL : English Turkish Redhouse

yüzünün akıyla çıkmak

ACQUITTAL : English Turkish Redhouse

ac.juit.talisim aklanma, beraat

ACRE : English Turkish Redhouse

a.creey'kır isim 8,080 hektarlık arazi ölçü birimi

ACRID : English Turkish Redhouse

ac.ridäk'rîd sıfat acı, ekşi, keskin

ACROBAT : English Turkish Redhouse

ac.ro.batäk'rıbät isim akrobat, cambaz

ACROBATIC : English Turkish Redhouse

ac.ro.bat.icsıfat akrobatik

ACROBATICS : English Turkish Redhouse

ac.ro.bat.icsisim akrobatlık, cambazlık

ACRONYM : English Turkish Redhouse

ac.ro.nymäk'rınîm isim birkaç kelimenin baş harflerinin veya ilk hecelerinin birleşmesiyle meydana gelen kelime: NATO, UNESCO

ACROSS : English Turkish Redhouse

a.crossıkrôs' edat
bir tarafından öbür tarafına: He stretched a rope across the river. Nehrin bir tarafından öbür tarafına bir ip gerdi.
karşısında: Hikmet lives across the street from us. Hikmet karşımızda oturuyor. zarf karşıdan karşıya: Walking across this street is a problem. Bu caddede karşıdan karşıya geçmek bir mesele

ACROSS THE BOARD : English Turkish Redhouse

herkesi aynı derecede etkileyen (ücret, vergi)

ACROSS THE WAY : English Turkish Redhouse

yolun öte tarafında, karşı tarafta

ACT : English Turkish Redhouse

actäkt isim
hareket, eylem.
kanun, yasa.
tiyatro bölüm, perde.
rol yapma, oyun. fiil
rol yapmak, oynamak.
harekete geçmek.
davranmak, davranışta bulunmak.
kimya on/upon
e etkimek.
konuşma dili numara yapmak, yalandan yapmak: He isn't really ill; he's qust acting. Gerçekten hasta değil; numara yapıyor

ACT AS : English Turkish Redhouse

aşkasının vazifesini yapmak

ACT IN UNISON : English Turkish Redhouse

irlikte hareket etmek

ACT ON A SUGGESTION : English Turkish Redhouse

yapılan teklife göre davranmak

ACT UP : English Turkish Redhouse

yaramazlık etmek, gösteriş yapmak

ACTING : English Turkish Redhouse

act.ingäk'tîng isim oyunculuk. sıfat vekâlet eden, vekil: acting president başkan vekili

ACTION : English Turkish Redhouse

ac.tionäk'şın isim
hareket, eylem.
etki

ACTIVATE : English Turkish Redhouse

ac.ti.vateäk'tıveyt fiil harekete geçirmek

ACTIVE : English Turkish Redhouse

ac.tiveäk'tîv sıfat
faal, hareketli, aktif.
dilbilgisi etken

ACTIVISM : English Turkish Redhouse

ac.tiv.ismisim eylemcilik