English Turkish Redhouse
CARRIAGE : English Turkish Redhouse
car.riageker'îc isim
binek arabası.
tavır, duruş.
nakliye, taşıma.
nakliye ücreti
CARRIER : English Turkish Redhouse
car.ri.erker'iyır isim
taşıyan, taşıyıcı.
nakliye şirketi, nakliyeci
CARRION : English Turkish Redhouse
car.ri.onker'iyın isim leş, çürümüş et
CARROT : English Turkish Redhouse
car.rotker'ıt isim havuç
CARRY : English Turkish Redhouse
car.ryker'i fiil
taşımak: Carry her on your back! Onu sırtında taşı! This truck can carry a load of ten tons. Bu kamyon on tonluk bir yük taşıyabilir.
götürmek: Will you carry me to the station? Beni gara götürür müsün? He screamed and shouted as they carried him out of the courtroom. Onu mahkemeden çıkarırlarken bağırıp çağırıyordu. The wind can carry these seeds for miles. Rüzgâr bu tohumları kilometrelerce öteye götürebilir.
üzerinde (bir şey) taşımak: He's started to carry a gun. Silah taşımaya başladı.
stokunda (bir şeyi) bulundurmak: We don't carry pineapples. Bizde ananas bulunmaz.
matematik (toplama ve çarpma işlemlerinde) (sayıyı) (sonraki basamağa) geçirmek: Carry one. Elde var bir.
radyo (bir olayı) yayımlamak.
(ses) uzaklardan duyulabilmek
CARRY A GRUDGE AGAINST : English Turkish Redhouse
irine karşı kin beslemek
CARRY AN AMOUNT FORWARD : English Turkish Redhouse
hesaptaki bir miktarı (başka sütun, sayfa veya deftere) nakletmek
CARRY AN AMOUNT FORWARD TO : English Turkish Redhouse
hesaptaki bir miktarı (başka sütun, sayfa veya deftere) nakletmek
CARRY AWAY : English Turkish Redhouse
alıp götürmek, sürüklemek
CARRY COALS TO NEWCASTLE : English Turkish Redhouse
tereciye tere satmak
CARRY ON : English Turkish Redhouse
(işi) sürdürmek; işi sürdürmek, devam etmek.
(kızgınlıktan) bağırıp çağırmak; (kederden) fenalıklar geçirmek.
gürültülü patırtılı bir şekilde eğlenmek, şamata etmek.
with (biriyle) gayrimeşru bir ilişki içinde olmak, aşna fişne olmak
CARRY ONE THROUGH : English Turkish Redhouse
(bir şey) birini başarılı bir sonuca ulaştırmak; (bir şey) birini ayakta tutmak: Her patience will carry her through. Sabrı sayesinde bu işi başarır
CARRY ONE'S POINT : English Turkish Redhouse
amacına ulaşmak, istediğini elde etmek
CARRY OUT : English Turkish Redhouse
yerine getirmek, gerçekten yapmak; uygulamak, tatbik etmek.
(birini/bir şeyi) dışarıya taşımak
CARRY SOMETHING THROUGH : English Turkish Redhouse
ir şeyi yerine getirmek, gerçekten yapmak
CARRY THE DAY : English Turkish Redhouse
üstün gelmek, kazanmak
CARRY THROUGH : English Turkish Redhouse
(on) yerine getirmek; bitirmek.
(bir şeyin) sayesinde (bir işi) yapmak veya başarmak: Two tons of wood are enough to carry us through the winter. Kışı geçirmek için iki ton odun yeter bize
CARRY WEIGHT : English Turkish Redhouse
önem taşımak.
with
i etkilemek
CARSICKNESS : English Turkish Redhouse
car.sick.nesskar'sîknîs isim (kara taşıtının sallanmasından ileri gelen) mide bulantısı
CART : English Turkish Redhouse
cartkart isim
atlı yük arabası.
el arabası. fiil
at arabası ile taşımak.
taşımak
CARTILAGE : English Turkish Redhouse
car.ti.lagekar'tılîc isim, zooloji kıkırdak
CARTOGRAPHER : English Turkish Redhouse
car.tog.ra.pherkartag'rıfır isim haritacı, kartograf
CARTOGRAPHY : English Turkish Redhouse
car.tog.ra.phykartag'rıfi isim haritacılık, kartografi
CARTON : English Turkish Redhouse
car.tonkar'tın isim karton kutu, mukavva kutu
CARTOON : English Turkish Redhouse
car.toonkartun' isim
karikatür.
çizgi film.
büyük resim taslağı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani