English Turkish Redhouse
CHASM : English Turkish Redhouse
chasmkäz'ım isim
kanyon, dar boğaz.
derin yarık
CHASSIS : English Turkish Redhouse
chas.sisşäs'i, çäs'i isim (chassis)
otomotiv şasi.
top kızağı
CHASTE : English Turkish Redhouse
chasteçeyst sıfat
iffetli, namuslu, sili.
saf, bozulmamış.
lekesiz.
basit, sade
CHASTEN : English Turkish Redhouse
chas.tençey'sın fiil ıslah etmek için cezalandırmak, uslandırmak, yola getirmek
CHASTISE : English Turkish Redhouse
chas.tiseçästayz' fiil cezalandırmak; döverek cezalandırmak
CHASTITY : English Turkish Redhouse
chas.ti.tyçäs'tıti isim iffet, saflık, temizlik
CHAT : English Turkish Redhouse
chatçät fiil (chatted, chatting) sohbet etmek, hoşbeş etmek, çene çalmak. isim sohbet, hoşbeş
CHATTEL : English Turkish Redhouse
chat.telçät'ıl isim taşınır mal, menkul
CHATTER : English Turkish Redhouse
chat.terçät'ır fiil gevezelik etmek, çene çalmak. isim gevezelik
CHATTERBOX : English Turkish Redhouse
chat.ter.boxçät'ırbaks isim geveze, çenebaz, dillidüdük
CHATTINESS : English Turkish Redhouse
chattinessisim konuşkanlık
CHATTY : English Turkish Redhouse
chat.tyçät'i sıfat konuşkan
CHAUFFEUR : English Turkish Redhouse
chauf.feurşo'fır isim özel şoför
CHAUVINISM : English Turkish Redhouse
chau.vin.ismşo'vınîzım isim şovenizm
CHAUVINIST : English Turkish Redhouse
chau.vin.istisim şoven
CHAUVINISTIC : English Turkish Redhouse
chau.vin.ist.icsıfat şovence
CHEAP : English Turkish Redhouse
cheapçip sıfat
ucuz.
bayağı, adi
CHEAPEN : English Turkish Redhouse
cheap.ençi'pın fiil ucuzlatmak; ucuzlamak
CHEAPSKATE : English Turkish Redhouse
cheap.skateisim, argo pinti, cimri
CHEAT : English Turkish Redhouse
cheatçit fiil
dolandırmak, aldatmak.
kopya çekmek. isim dolandırıcı, hilekâr, üçkâğıtçı
CHEATER : English Turkish Redhouse
cheat.erisim kopyacı, kopya çeken
CHECK : English Turkish Redhouse
checkçek fiil
durdurmak: That defeat checked their advance. O yenilgi ilerlemelerini durdurdu.
yavaşlatmak; gem vurmak; ket vurmak; engellemek: This will check the spread of the disease. Hastalığın yayılmasını yavaşlatacak bu.
kontrol etmek; (birini/bir şeyi) kontrolden geçirmek; muayene etmek; gözden geçirmek.
(bavulu) bagaqa veya emanete vermek; (paltoyu, şapkayı) vestiyere vermek.
satranç şah demek.
(bir şeyin) doğru olup olmadığını kontrol etmek.
(off) (listedeki bir maddenin) yanına işaret koymak. isim
kontrol, gözden geçirme, muayene.
durdurma, durduruş.
yavaşlatma; engelleme.
engel, ket, fren görevi yapan kimse veya şey.
çek: bank check banka çeki. traveler's check seyahat çeki.
fiş; numaralı kâğıt, numara: baggage check bagaj fişi; emanetçinin verdiği fiş/numaralı kâğıt. coat check vestiyercinin verdiği fiş/numara.
(lokanta, bar veya gece kulübünde yenilip içilen şeyler için) hesap: Will you bring the check please? Lütfen hesabı getirir misiniz?
(listedeki bir maddenin yanına konulan) işaret.
(damalı kumaştaki) kare veya kareli desen
CHECK FOR : English Turkish Redhouse
(belirli bir şeyi) arayarak (bir şeyi) kontrol etmek: I'm checking for leaks in the roof. Damın akıp akmadığını kontrol ediyorum
CHECK IN : English Turkish Redhouse
(bir yere girince) kaydını yaptırmak: First you have to check in at the hotel's reception desk. İlk önce otelin resepsiyonunda kaydını yaptırman lazım.
(uçağa binebilmek için) bileti kontrol ettirmek; (birinin) uçak biletini kontrol etmek
CHECK INTO : English Turkish Redhouse
(otel, pansiyon v.b.'nde) kaydını yaptırıp bir oda tutmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani