Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
CONCOCTION : English Turkish Redhouse

con.coc.tionkınkak'şın isim
karışım.
karıştırma

CONCORD : English Turkish Redhouse

con.cordkan'kôrd, kang'kôrd isim
barış.
uyum.
anlaşma, antlaşma

CONCOURSE : English Turkish Redhouse

con.coursekan'kôrs isim
toplanma, bir araya gelme.
kalabalık, izdiham

CONCRETE : English Turkish Redhouse

con.cretekan'krit sıfat
somut.
beton. isim beton

CONCRETE MIXER : English Turkish Redhouse

etonyer, betonkarar, beton karıştırıcı, malaksör

CONCUR : English Turkish Redhouse

con.curkınkır' fiil (concurred, concurring)
aynı fikirde olmak, uyuşmak.
aynı zamana rastlamak, çatışmak

CONCURRENCE : English Turkish Redhouse

con.cur.rencekınkır'ıns isim
aynı olma, birlik, uyuşma.
aynı zamana rastlama

CONCURRENT : English Turkish Redhouse

con.cur.rentsıfat
aynı zamana rastlayan.
aynı olan, uyuşan

CONCURRENTLY : English Turkish Redhouse

con.cur.rent.lyzarf aynı zamanda

CONCUSSION : English Turkish Redhouse

con.cus.sionkınk^ş'ın isim
beyin sarsıntısı.
şiddetli sarsıntı

CONDEMN : English Turkish Redhouse

con.demnkındem' fiil
kınamak, ayıplamak.
suçlu çıkarmak.
mahkûm etmek.
hukuk kullanılmasını yasaklamak.
hukuk kamulaştırmak, istimlak etmek.
suçluluğunu açığa vurmak

CONDEMN TO DEATH : English Turkish Redhouse

idama mahkûm etmek

CONDEMNATION : English Turkish Redhouse

con.dem.na.tionkandemney'şın isim
kınama, ayıplama.
kabahatli bulma.
suçlu çıkarma.
mahkûmiyet.
kamulaştırma, istimlak

CONDENSATION : English Turkish Redhouse

con.den.sa.tionkandensey'şın isim
buğu.
buğulaşma.
fizik yoğunlaştırma; yoğunlaşma, kondansasyon.
sıvılaştırma; sıvılaşma.
kısaltma, özet

CONDENSE : English Turkish Redhouse

con.densekındens' fiil
fizik yoğunlaştırmak, koyulaştırmak; yoğunlaşmak, koyulaşmak.
(buharı, gazı) sıvılaştırmak; (buhar, gaz) sıvılaşmak.
(yazıyı, sözü) kısaltmak, özetlemek

CONDENSED MILK : English Turkish Redhouse

şekerli konsantre süt

CONDENSER : English Turkish Redhouse

con.dens.erisim
fizik kondansatör, yoğunlaç.
kimya yoğuşturucu

CONDESCEND : English Turkish Redhouse

con.de.scendkandîsend' fiil tenezzül etmek, sözde alçakgönüllülük göstermek, lütfetmek

CONDESCENDING : English Turkish Redhouse

con.de.scend.ingsıfat tenezzül eden

CONDESCENSION : English Turkish Redhouse

con.de.scen.sionisim tenezzül

CONDIMENT : English Turkish Redhouse

con.di.mentkan'dımınt isim yemeğe çeşni veren şey

CONDITION : English Turkish Redhouse

con.di.tionkındîş'ın isim
şart, koşul: It's one of the conditions of the agreement. Anlaşmanın şartlarından biri. What are living conditions like there? Oradaki hayat şartları nasıl?
hal, durum: This house is not in very good condition. Bu evin hali pek iyi değil.
sağlık durumu: He's in good condition. Sağlığı yerinde. This player's in great condition. Bu oyuncunun kondisyonu çok iyi. Does she have a heart condition? Kalbinden mi rahatsız?/Kalbi mi var? What do you think of her mental condition? Onun akli durumu hakkında ne düşünüyorsun? fiil
şartlandırmak, koşullandırmak.
etkilemek: Such teachings will condition his attitude to life. Öyle öğretiler onun hayata bakışını etkileyecek.
(oyuncuyu) iyi bir kondisyona getirmek.
(birini) (belirli bir duruma) getirmek: You can't condition him to accept that. Kendisini onu kabul edecek duruma getiremezsiniz

CONDITIONAL : English Turkish Redhouse

con.di.tion.alkındîş'ınıl sıfat koşullu, şartlı, şarta bağlı, kayıtlı. isim, dilbilgisi şart kipi

CONDITIONAL MOOD : English Turkish Redhouse

dilbilgisişart kipi

CONDITIONAL SALE : English Turkish Redhouse

şarta bağlı satış