Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
ALIGN : English Turkish Redhouse

a.lignılayn' fiil
aynı hizaya getirmek.
sıraya koymak

ALIGN ONESELF WITH : English Turkish Redhouse

irinin saffına geçmek

ALIGNMENT : English Turkish Redhouse

a.lign.mentisim
aynı hizaya getirme.
sıraya koyma

ALIKE : English Turkish Redhouse

a.likeılayk' sıfat birbirine benzer: We're alike in many ways. Birçok bakımdan birbirimize benziyoruz. zarf
eşit bir şekilde: Treat them alike. Onlara eşit bir şekilde davran.
hem
.., hem
..: rich and poor alike hem zenginler, hem fakirler

ALIMENTARY : English Turkish Redhouse

al.i.men.ta.ryälımen'tri sıfat beslenmeye ait; besleyici

ALIMENTARY CANAL : English Turkish Redhouse

sindirim aygıtı

ALIMONY : English Turkish Redhouse

al.i.mo.nyäl'ımoni isim nafaka

ALIVE : English Turkish Redhouse

a.liveılayv' sıfat sağ, canlı, hayatta, diri

ALKALI : English Turkish Redhouse

al.ka.liäl'kılay isim alkali

ALL : English Turkish Redhouse

allôl sıfat bütün, tüm; hepsi: All roses have thorns. Bütün güller dikenlidir. He worked all day. Bütün gün çalıştı. isim hepsi: All of us went. Hepimiz gittik. Pour it all out. Hepsini dök. zarf
tamamıyla: She was all alone. Yapayalnızdı. dressed all in red tepeden tırnağa kırmızılar içinde.
berabere: The score was six all, with two minutes remaining. Maçın bitimine iki dakika kala
4 berabereydiler

ALL ALONG : English Turkish Redhouse

hep, baştan, başından beri.
boyunca: all along the coast sahil boyunca

ALL ALONG THE LINE : English Turkish Redhouse

sıra boyunca

ALL AT ONCE : English Turkish Redhouse

birden, birdenbire.
aynı anda, hep birden

ALL BUT : English Turkish Redhouse

den gayri hepsi,
.. dışında hepsi: We have interviewed all but two of the candidates. Adayların ikisi dışında hepsiyle görüştük.
az daha, az kalsın, neredeyse: She was so angry that she all but slapped me. O kadar kızdı ki beni neredeyse tokatlayacaktı

ALL DAY : English Turkish Redhouse

ütün gün

ALL IN A TWITTER : English Turkish Redhouse

heyecan içinde

ALL IN ONE : English Turkish Redhouse

hem
.. hem de
..: He's the Minister of Defense and the Minister of Education all in one. Hem Savunma Bakanı, hem de Eğitim Bakanıdır

ALL MANNER OF : English Turkish Redhouse

her çeşit

ALL NIGHT LONG : English Turkish Redhouse

ütün gece, sabaha kadar

ALL OF A SUDDEN : English Turkish Redhouse

irdenbire, aniden, ansızın

ALL OUT : English Turkish Redhouse

elinden geleni yapma

ALL OVER : English Turkish Redhouse

tamamen; bitmiş; tekrar, baştan

ALL RIGHT! : English Turkish Redhouse

konuşma diliAferin!/Yaşa be!/Çok iyi!/Harika!

ALL RIGHT. : English Turkish Redhouse

konuşma diliPeki./Tamam.: All right, I'll come. Peki, gelirim

ALL THAT GLITTERS IS NOT GOLD. : English Turkish Redhouse

Parlayan her şey altın değildir./Görünüşe aldanmamalı