English Turkish Redhouse
DEDUCT : English Turkish Redhouse
de.ductdîd^kt' fiil çıkarmak, hesaptan düşmek
DEDUCTION : English Turkish Redhouse
de.duc.tionisim
sonuç çıkarma.
mantık tümdengelim.
sonuç.
hesaptan düşme.
kesinti: salary deduction ücret kesintisi
DEDUCTIVE REASONING : English Turkish Redhouse
tümdengelimli usavurma
DEED : English Turkish Redhouse
deeddid isim
eylem, iş, fiil.
hukuk senet, tapu senedi. fiil to
e senetle devretmek
DEEM : English Turkish Redhouse
deemdim fiil saymak, addetmek
DEEP : English Turkish Redhouse
deepdip sıfat
derin.
anlaşılmaz.
şiddetli, ağır.
koyu (renk).
kalın, boğuk, pes (ses). zarf
into derinlerine kadar; derinliklerine kadar: It sank deep into the water. Suyun dibine battı.
into (gecenin) büyük bir bölümünde: They talked deep into the night. Gecenin büyük bir bölümünü konuşarak geçirdiler
DEEP IN DEBT : English Turkish Redhouse
orca batmış
DEEP IN THOUGHT : English Turkish Redhouse
derin düşünceye dalmış
DEEP SEA : English Turkish Redhouse
derin deniz
DEEP TROUBLE : English Turkish Redhouse
vahim bir durum
DEEP-FRY : English Turkish Redhouse
deep-frydip'fray' fiil bol yağda kızartmak
DEEP-ROOTED : English Turkish Redhouse
deep-rootedsıfat
kökleri derinlere inen (ağaç, çalı).
köklü, kökleşmiş (âdet, inanç)
DEEP-SEATED : English Turkish Redhouse
deep-seatedsıfat
derin, derinden gelen; derinde olan.
köklü, kökleşmiş
DEEPEN : English Turkish Redhouse
deep.endi'pın fiil
derinleşmek; derinleştirmek.
artırmak.
(rengi) koyulaştırmak
DEEPFREEZE : English Turkish Redhouse
deep.freezedip'friz' isim
dipfriz.
dondurup saklama. fiil (deepfroze, deepfrozen) dondurup saklamak
DEER : English Turkish Redhouse
deerdir isim (deer) geyik; karaca
DEF. : English Turkish Redhouse
def.kısaltma «defective» defendant defense deferred defined definite definition
DEFACE : English Turkish Redhouse
de.facedîfeys' fiil (bir şeyin yüzeyine) zarar vermek
DEFAMATION : English Turkish Redhouse
def.a.ma.tiondefımey'şın isim karalama, kara çalma, lekeleme
DEFAME : English Turkish Redhouse
de.famedîfeym' fiil karalamak, kara çalmak, lekelemek
DEFAULT : English Turkish Redhouse
de.faultdîfôlt' isim
(bir yükümlülüğü) yerine getirmeme.
bilgisayar varsayım. fiil (bir yükümlülüğü) yerine getirmemek: They defaulted on their loan. Borçlarını zamanında ödemediler
DEFEAT : English Turkish Redhouse
de.featdîfit' fiil yenmek, bozguna uğratmak. isim bozgun, yenilgi
DEFECATE : English Turkish Redhouse
def.e.catedef'ıkeyt fiil büyük aptesini yapmak, dışkılamak
DEFECT : English Turkish Redhouse
de.fectdîfekt' isim kusur, noksan, eksiklik
DEFECTIVE : English Turkish Redhouse
de.fec.tivesıfat
kusurlu, sakat, eksik, noksan.
dilbilgisi bazı çekim şekilleri olmayan
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani