Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
DEPLOYMENT : English Turkish Redhouse

de.ploy.mentisim
plana göre yerleştirme.
askeri yayılma

DEPORT : English Turkish Redhouse

de.portdîpôrt' fiil sınırdışı etmek

DEPORT ONESELF : English Turkish Redhouse

davranmak, hareket etmek

DEPORTATION : English Turkish Redhouse

de.por.ta.tionisim sınırdışı etme

DEPORTMENT : English Turkish Redhouse

de.port.mentdîpôrt'mınt isim davranış, tavır

DEPOSE : English Turkish Redhouse

de.posedîpoz' fiil
tahttan indirmek.
görevden almak, azletmek.
yeminli ifade vermek

DEPOSIT : English Turkish Redhouse

de.pos.itdîpaz'ît isim
emanet.
depozit, depozito; kaparo, pey akçesi: The salesman asked for a fifty thousand lira deposit. Satıcı elli bin lira depozit istedi. The landlord asked for a deposit as an indication of my good faith. Ev sahibi iyi niyetimin işareti olarak kaparo istedi.
mevduat.
teminat akçesi.
çökelti, tortu.
birikinti.
madencilik birikinti, maden yatağı. fiil
koymak: You should deposit your jewels in the safe. Mücevherlerini kasaya koymalısın.
emanet etmek: He deposited the keys to his apartment with the doorkeeper. Dairesinin anahtarlarını kapıcıya emanet etti.
depozit olarak vermek: deposit money in a bank account banka hesabına para yatırmak.
bankaya yatırmak.
çökeltmek, (tortu) bırakmak: This water is depositing a brown sediment at the bottom of my glass. Bu su, bardağımın dibinde kahverengi bir tortu bırakıyor

DEPOSIT ACCOUNT : English Turkish Redhouse

mevduat hesabı

DEPOSITION : English Turkish Redhouse

dep.o.si.tiondepızîş'ın isim
tahttan indirme.
görevden alma.
yeminle yazılı ifade.
depozit olarak verme.
(tortu) bırakma

DEPOSITOR : English Turkish Redhouse

de.pos.i.torisim mudi, para yatıran kimse

DEPOSITORY : English Turkish Redhouse

de.pos.i.to.rydîpaz'ıtori isim depo, ardiye

DEPOT : English Turkish Redhouse

de.potdi'po isim
depo, ardiye.
istasyon; durak.
askeri depo

DEPRAVE : English Turkish Redhouse

de.pravedîpreyv' fiil baştan çıkarmak, ahlakını bozmak

DEPRAVED : English Turkish Redhouse

de.prav.edsıfat ahlakı bozuk, baştan çıkmış

DEPRAVITY : English Turkish Redhouse

de.prav.i.tydîpräv'ıti isim
ahlak bozukluğu.
doğru yoldan ayrılma

DEPRECATE : English Turkish Redhouse

dep.re.catedep'rıkeyt fiil onaylamamak, protesto etmek

DEPRECIATE : English Turkish Redhouse

de.pre.ci.atedîpri'şiyeyt fiil
fiyatını kırmak, değerini düşürmek.
ucuzlatmak; amortize etmek

DEPRECIATION : English Turkish Redhouse

de.pre.ci.a.tionisim
değerini düşürme; değeri düşme.
aşınma payı, amortisman

DEPRESS : English Turkish Redhouse

de.pressdîpres' fiil
i bastırmak,
e basmak.
üzmek, canını sıkmak, moralini bozmak.
kuvvetten düşürmek, zayıflatmak.
değerini veya miktarını azaltmak

DEPRESSED : English Turkish Redhouse

de.pressedsıfat
morali bozuk, keyifsiz.
değeri düşürülmüş.
durgun (piyasa, ekonomi)

DEPRESSION : English Turkish Redhouse

de.pres.siondîpreş'ın isim
moral bozukluğu, keyifsizlik.
piyasada durgunluk, ekonomik kriz.
ruhbilim depresyon, çöküntü.
alçak basınç alanı

DEPRIVE : English Turkish Redhouse

de.privedîprayv' fiil of
den yoksun bırakmak,
den mahrum etmek,
den etmek: This work will deprive us of our health. Bu iş bizi sağlığımızdan edecek

DEPT. : English Turkish Redhouse

dept.kısaltma department

DEPTH : English Turkish Redhouse

depthdepth isim
derinlik.
derin yer

DEPTH OF WINTER : English Turkish Redhouse

kış ortası, karakış