Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
DISARMAMENT : English Turkish Redhouse

dis.ar.ma.mentisim silahsızlanma

DISARRANGE : English Turkish Redhouse

dis.ar.rangedîsıreync' fiil karıştırmak, dağıtmak, düzenini bozmak

DISARRAY : English Turkish Redhouse

dis.ar.raydîsırey' isim karışıklık, düzensizlik

DISASTER : English Turkish Redhouse

dis.as.terdîzäs'tır isim felaket, afet, yıkım, bela

DISASTER AREA : English Turkish Redhouse

afet bölgesi

DISASTROUS : English Turkish Redhouse

di.sas.troussıfat felaket getiren, feci

DISASTROUSLY : English Turkish Redhouse

di.sas.trous.lyzarf feci halde

DISAVOW : English Turkish Redhouse

dis.a.vowdîsıvau' fiil reddetmek, tanımamak

DISAVOWAL : English Turkish Redhouse

dis.a.vow.alisim ret

DISBAND : English Turkish Redhouse

dis.banddîsbänd' fiil dağıtmak; dağılmak

DISBAR : English Turkish Redhouse

dis.bardîsbar' fiil, hukuk (disbarred, disbarring) barodan ihraç etmek

DISBELIEF : English Turkish Redhouse

dis.be.liefisim inanmama, inanmayış

DISBELIEVE : English Turkish Redhouse

dis.be.lievedîsbîliv' fiil in
e inanmamak

DISBURSE : English Turkish Redhouse

dis.bursedîsbırs' fiil (para) harcamak; (para) dağıtmak

DISBURSEMENT : English Turkish Redhouse

dis.burse.mentisim
ödeme.
ödenen para

DISC : English Turkish Redhouse

discdîsk isim
(tarım makinelerinde) disk.
bakınız disk

DISC HARROW : English Turkish Redhouse

diskaro, diskli tırmık makinesi

DISC JOCKEY : English Turkish Redhouse

diskcokey

DISCARD : English Turkish Redhouse

dis.carddîskard' fiil atmak, ıskartaya çıkarmak

DISCERN : English Turkish Redhouse

dis.cerndîsırn' fiil
ayırt etmek.
sezmek, görmek, anlamak, farkına varmak

DISCERNIBLE : English Turkish Redhouse

dis.cern.iblesıfat farkedilebilir, görülebilir

DISCERNING : English Turkish Redhouse

dis.cern.ingsıfat anlayışlı; zeki

DISCERNMENT : English Turkish Redhouse

dis.cern.mentisim
ayırt etme.
anlayış, seziş

DISCHARGE : English Turkish Redhouse

dis.chargedîsçarc' fiil
boşaltmak, akıtmak; boşalmak, akmak, dökülmek: discharge cargo yükü boşaltmak. That pipe is discharging sewage into the river. O boru ırmağa lağım suyu boşaltıyor.
çıkarmak, dışarı vermek.
elektrik deşarj olmak, boşalmak; elektrik akımını boşaltmak.
(top, tüfek v.b.'yle) ateş etmek.
işten çıkarmak.
(borç) ödemek.
(görevi) yerine getirmek.
terhis etmek: The army will discharge those soldiers next week. Ordu o askerleri gelecek hafta terhis edecek.
(tutukluyu) tahliye etmek, serbest bırakmak; (hastayı) taburcu etmek.
(yükü) boşaltmak; (yolcuları) indirmek.
(upon) (öfkeyi)
den çıkarmak

DISCHARGE A DEBT : English Turkish Redhouse

orç ödemek, tediye etmek