English Turkish Redhouse
DIVIDE DOWN THE MIDDLE : English Turkish Redhouse
ikiye bölmek
DIVIDE INTO QUARTERS : English Turkish Redhouse
dört kısma ayırmak, dörde bölmek
DIVIDE UP AMONG : English Turkish Redhouse
-e dağıtmak
DIVIDED : English Turkish Redhouse
di.vid.edsıfat bölünmüş
DIVIDEND : English Turkish Redhouse
div.i.denddîv'ıdend isim
matematik bölünen.
kâr payı
DIVIDERS : English Turkish Redhouse
di.vid.ersdîvay'dırz isim pergel
DIVINE : English Turkish Redhouse
di.vinedîvayn' sıfat tanrısal, ilahi. isim papaz. fiil
sezmek, hissetmek.
kehanette bulunmak
DIVING BOARD : English Turkish Redhouse
atlama tahtası, tramplen
DIVING SUIT : English Turkish Redhouse
dalgıç elbisesi
DIVINITY : English Turkish Redhouse
di.vin.i.tydîvîn'ıti isim
tanrısallık, ilahilik.
tanrı, ilah; tanrıça, ilahe.
ilahiyat, Tanrıbilim, teoloqi
DIVINITY SCHOOL : English Turkish Redhouse
Hristiyanlıkilahiyat fakültesi
DIVISIBLE : English Turkish Redhouse
di.vis.i.bledîvîz'ıbıl sıfat bölünebilir
DIVISION : English Turkish Redhouse
di.vi.siondîvîq'ın isim
bölme, taksim; bölünme.
bölüm, kısım.
bölüm, departman, seksiyon.
matematik bölme
DIVISION OF LABOR : English Turkish Redhouse
işbölümü
DIVISION SIGN : English Turkish Redhouse
matematikbölme işareti
DIVISIVE : English Turkish Redhouse
di.vi.sivedîvay'sîv sıfat bölücü
DIVISOR : English Turkish Redhouse
di.vi.sordîvay'zır isim, matematik bölen
DIVORCE : English Turkish Redhouse
di.vorcedîvôrs' isim
boşama; boşanma.
ayrılma, ayrılık. fiil
boşamak; boşanmak.
ayırmak; ayrılmak
DIVORCÉ : English Turkish Redhouse
di.vorcéisim boşanmış erkek
DIVORCÉE : English Turkish Redhouse
di.vorcéeisim boşanmış kadın
DIVULGE : English Turkish Redhouse
di.vulgedîv^lc' fiil açığa vurmak, ifşa etmek
DIZZINESS : English Turkish Redhouse
diz.zi.nessisim baş dönmesi
DIZZY : English Turkish Redhouse
diz.zydîz'i sıfat
başı dönen, sersem, şaşkın, gözü kararmış.
baş döndürücü, sersemletici
DO : English Turkish Redhouse
dodu fiil (did, done)
yapmak.
etmek.
başa çıkmak, başarmak.
bitirmek, tamamlamak.
hazırlamak.
davranmak.
yetmek.
becermek.
yetişmek.
düzenlemek.
(belirli bir mesafe) katetmek.
çözmek.
(bulaşık) yıkamak. yardımcı fiil
Özellikle soru cümlesi veya olumsuz cümle kurmak için bir başka fiille birlikte kullanılır: Where does she live? O nerede oturuyor? He didn't go to school. Okula gitmedi. Did you like my new bicycle? Yeni bisikletimi beğendin mi?
Bir başka fiili vurgular veya anlamını pekiştirir: I really do like animals. Hayvanları gerçekten severim. Do come! N'olur gel!
Bir başka fiil yerine kullanılır: She speaks Spanish better than her father does. İspanyolcayı babasından daha iyi konuşur. "You tripped me up." "No, I didn't." "Bana çelme attın." "Hayır, atmadım." "Lock the front door." "I've already done it." "Ön kapıyı kilitle." "Kilitledim bile."
DO A FOOD JUSTICE : English Turkish Redhouse
ir yemeğin hakkından gelmek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani