Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
EFFIGY : English Turkish Redhouse

ef.fi.gyef'ıci isim bakınız burn someone in effigy hang someone in effigy

EFFLUENCE : English Turkish Redhouse

ef.flu.enceef'luwıns isim
dışarı akma, akıntı.
atık su; atık madde

EFFLUENT : English Turkish Redhouse

effluentisim atık su; atık madde

EFFORT : English Turkish Redhouse

ef.fortef'ırt isim gayret, çaba, efor

EFFORTLESS : English Turkish Redhouse

ef.fort.lesssıfat zahmetsiz, kolay

EFFRONTERY : English Turkish Redhouse

ef.fron.ter.yîfr^n'tıri isim küstahlık, yüzsüzlük

EFFUSIVE : English Turkish Redhouse

ef.fu.siveîfyu'sîv sıfat coşkun, taşkın

EGG : English Turkish Redhouse

eggeg fiil on tahrik etmek, kışkırtmak

EGG WHITE : English Turkish Redhouse

yumurta akı

EGGBEATER : English Turkish Redhouse

egg.beat.ereg'bitır isim yumurta çırpacağı

EGGCUP : English Turkish Redhouse

egg.cupeg'k^p isim yumurtalık, yumurta kabı

EGGHEAD : English Turkish Redhouse

egg.headeg'hed isim, argo entel, entelektüel

EGGPLANT : English Turkish Redhouse

egg.planteg'plänt isim patlıcan

EGGSHELL : English Turkish Redhouse

egg.shelleg'şel isim yumurta kabuğu

EGO : English Turkish Redhouse

e.goi'go isim benlik, ego, ben

EGOCENTRIC : English Turkish Redhouse

e.go.cen.tricigosen'trîk sıfat egosantrik, beniçinci

EGOCENTRICITY : English Turkish Redhouse

e.go.cen.tric.i.tyisim egosantrizm, beniçincilik

EGOISM : English Turkish Redhouse

e.go.ismi'gowîzım isim egoizm, bencillik

EGOIST : English Turkish Redhouse

e.go.istisim bencil, egoist

EGOTISM : English Turkish Redhouse

e.go.tismi'gıtîzım isim egotizm, benlikçilik

EGOTIST : English Turkish Redhouse

e.go.tistisim bencil

EGREGIOUS : English Turkish Redhouse

e.gre.giousîgri'cıs sıfat fevkalade kötü, korkunç: an egregious mistake korkunç bir yanlış

EGYPT : English Turkish Redhouse

E.gypti'cîpt isim Mısır

EGYPTIAN : English Turkish Redhouse

E.gyp.tianîcîp'şın isim Mısırlı. sıfat
Mısır, Mısır'a özgü.
Mısırlı

EH : English Turkish Redhouse

ehey ünlem, konuşma dili
.. değil mi?: He's a lucky guy, eh? Şanslı bir herif, değil mi?
Ne?/Ha?: "Come here!""Eh?" "I said `Come here!'" "Buraya gel!""Ne?" "`Buraya gel!' dedim