English Turkish Redhouse
FAX : English Turkish Redhouse
faxfäks isim
faks makinesi, faks.
faksla gelen mesaj, faks. fiil fakslamak
FAZE : English Turkish Redhouse
fazefeyz fiil, konuşma dili etkilemek: It didn't faze him at all. Onu hiç etkilemedi
FAÇADE : English Turkish Redhouse
fa.çadefısad' isim
(yapılarda) ön yüz, ön cephe.
(gerçeği maskeleyen bir) dış görünüş
FBI : English Turkish Redhouse
FBIef'bi'ay' kısaltma Federal Bureau of Investigation
FEAR : English Turkish Redhouse
fearfîr fiil korkmak
FEAR THE WORST : English Turkish Redhouse
en kötü ihtimalin gerçekleşmesinden korkmak
FEARFUL : English Turkish Redhouse
fear.fulfîr'fıl sıfat
korku veren, korkunç.
korkak
FEARLESS : English Turkish Redhouse
fear.lesssıfat korkusuz, gözü pek, yılmaz
FEARLESSLY : English Turkish Redhouse
fear.less.lyzarf korkusuzca, yılmadan
FEARLESSNESS : English Turkish Redhouse
fear.less.nessisim korkusuzluk
FEARSOME : English Turkish Redhouse
fear.somefîr'sım sıfat dehşetli, korkunç
FEASIBILITY : English Turkish Redhouse
fea.si.bil.i.tyfizıbîl'ıti isim fizibilite, yapılabilirlik
FEASIBILITY STUDY : English Turkish Redhouse
fizibilite raporu
FEASIBLE : English Turkish Redhouse
fea.si.blefi'zıbıl sıfat
mümkün.
yapılabilir, uygulanabilir
FEAST : English Turkish Redhouse
feastfist isim
ziyafet.
Hristiyanlık yortu, bayram. fiil
ziyafette yiyip içmek, doyasıya yemek.
ziyafet vermek
FEAT : English Turkish Redhouse
featfit isim (cesaret veya bedensel güç isteyen) başarı
FEATHER : English Turkish Redhouse
feath.erfedh'ır isim tüy
FEATHER BED : English Turkish Redhouse
kuştüyü yatak
FEATHER ONE'S NEST : English Turkish Redhouse
küpünü doldurmak
FEATHERBRAINED : English Turkish Redhouse
feath.er.brainedfedh'ırbreynd sıfat kuş beyinli
FEATHERED : English Turkish Redhouse
feath.eredsıfat tüylü
FEATHERWEIGHT : English Turkish Redhouse
feath.er.weightfedh'ırweyt isim tüysıklet
FEATURE : English Turkish Redhouse
fea.turefi'çır isim
yüzdeki organlardan biri.
çoğul yüz, sima, çehre; yüz hatları.
özellik.
asıl film.
uzun makale. fiil
de önemli bir rolü olmak: This film features Cahide Sonku. Bu filmde Cahide Sonku'nun önemli bir rolü var.
i ön plana çıkarmak,
e ağırlık vermek: All the fashion shows are featuring mink. Tüm defilelerde vizona ağırlık veriliyor. This week our restaurant is featuring fried oysters. Lokantımızın bu haftaki spesiyalitesi istiridye tava.
(bir şeyin) önemli bir öğesi olmak: Acorns feature heavily in the diet of sjuirrels. Sincapların beslenmesinde meşe palamudu önemli bir yer tutar
FEB. : English Turkish Redhouse
Feb.kısaltma February
FEBRUARY : English Turkish Redhouse
Feb.ru.ar.yfeb'ruweri isim şubat
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani