Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
ARCHITECTURAL : English Turkish Redhouse

ar.chi.tec.tur.alsıfat mimari, mimarlığa ait

ARCHITECTURE : English Turkish Redhouse

ar.chi.tec.tureisim mimarlık, mimari

ARCHIVES : English Turkish Redhouse

ar.chivesar'kayvz isim arşiv

ARCHIVIST : English Turkish Redhouse

archiv.istisim arşivci

ARCHWAY : English Turkish Redhouse

arch.wayarç'wey isim
kemerli giriş/kapı.
kemerli geçit

ARCTIC : English Turkish Redhouse

arc.ticark'tîk, ar'tîk sıfat çok soğuk, buz gibi

ARCTIC CIRCLE : English Turkish Redhouse

Kuzey Kutbu dairesi, Arktik daire

ARCTIC OCEAN : English Turkish Redhouse

Kuzey Buz Denizi

ARDENT : English Turkish Redhouse

ar.dentar'dınt sıfat gayretli, şevkli, ateşli

ARDOR : English Turkish Redhouse

ar.dorar'dır isim gayret, şevk, ateş

ARDOUR : English Turkish Redhouse

ar.dourar'dır isim, İngiliz İngilizcesi bakınız ardor

ARDUOUS : English Turkish Redhouse

ar.du.ousar'cuwıs sıfat güç, çetin

ARE : English Turkish Redhouse

arear fiil bakınız be

ARE YOU SERIOUS? : English Turkish Redhouse

Ciddi misin?

AREA : English Turkish Redhouse

ar.e.aer'iyı isim
alan, saha; bölge, mıntıka; civar, yöre: We will use that meadow as a parking area. O çayırı park alanı olarak kullanacağız. There are a number of mountainous areas in Turkey. Türkiye'de birkaç dağlık bölge var. The area around İzmir is full of ancient ruins. İzmir'in civarı eski harabelerle dolu.
yüzölçümü, alan

AREN'T : English Turkish Redhouse

aren'tarnt kısaltma are not

ARENA : English Turkish Redhouse

a.re.naıri'nı isim arena

ARGENTINA : English Turkish Redhouse

Ar.gen.ti.naarcınti'nı isim Arqantin

ARGENTINE : English Turkish Redhouse

Ar.gen.tinearcıntin', arcıntayn' isim Arqantinli. sıfat
Arqantin, Arqantin'e özgü.
Arjantinli

ARGENTINEAN : English Turkish Redhouse

Ar.gen.tin.e.anarcıntîn'iyın isim Arqantinli. sıfat
Arqantin, Arqantin'e özgü.
Arjantinli

ARGUE : English Turkish Redhouse

ar.guear'gyu fiil
tartışmak, münakaşa etmek.
kavga etmek; çekişmek; atışmak.
that
i savunmak,
i iddia etmek.
e belirti olmak,
e alamet olmak

ARGUE AGAINST : English Turkish Redhouse

aleyhinde konuşmak; aleyhinde olmak

ARGUE FOR : English Turkish Redhouse

lehinde konuşmak; lehinde olmak

ARGUE SOMEONE INTO SOMETHING : English Turkish Redhouse

tartışarak birini bir şey yapmaya ikna etmek

ARGUE SOMEONE OUT OF SOMETHING : English Turkish Redhouse

tartışarak birini bir şeyden vazgeçirmek