Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
ARMFUL : English Turkish Redhouse

arm.fularm'fıl sıfat kucak dolusu: an armful of apples kucak dolusu elma

ARMHOLE : English Turkish Redhouse

arm.holearm'hol isim kolevi

ARMISTICE : English Turkish Redhouse

ar.mi.sticear'mıstîs isim ateşkes

ARMOR : English Turkish Redhouse

ar.morar'mır isim zırh

ARMORED : English Turkish Redhouse

ar.mor.edsıfat zırhlı

ARMPIT : English Turkish Redhouse

arm.pitarm'pît isim koltuk altı

ARMS : English Turkish Redhouse

armsarmz isim silahlar

ARMS CONTROL : English Turkish Redhouse

silahlanma kontrolü

ARMS RACE : English Turkish Redhouse

silahlanma yarışı

ARMY : English Turkish Redhouse

ar.myar'mi isim kara ordusu, ordu

ARMY OF OCCUPATION : English Turkish Redhouse

işgal ordusu

AROMA : English Turkish Redhouse

a.ro.maıro'mı isim (kuvvetli ve hoş) koku; aroma

AROMATIC : English Turkish Redhouse

ar.o.mat.icerımät'îk sıfat
kuvvetli ve hoş (koku); kuvvetli ve hoş kokusu olan; aromalı.
kimya aromatik. isim, kimya aromatik bileşik

AROSE : English Turkish Redhouse

a.roseıroz' fiil bakınız arise

AROUND : English Turkish Redhouse

a.roundıraund' edat
etrafında: around the table masanın etrafında.
civarında, etrafında: somewhere around Paris Paris civarında bir yerde.
orada burada: I roamed around the city. Şehri dolaştım. zarf
etrafına: He looked around. Etrafına baktı.
aşağı yukarı, yaklaşık; sularında: around 3 o'clock saat dokuz sularında

AROUSE : English Turkish Redhouse

a.rouseırauz' fiil uyandırmak

ARR. : English Turkish Redhouse

arr.kısaltma arranged arrival arrived

ARRAIGN : English Turkish Redhouse

ar.raignıreyn' fiil
hukuk (sanığı) mahkemeye çağırmak.
suçlamak

ARRAIGNMENT : English Turkish Redhouse

ar.raign.mentisim
hukuk (sanığı) mahkemeye çağırma.
suçlama

ARRANGE : English Turkish Redhouse

ar.rangeıreync' fiil
(eşyayı) (belirli bir şekilde) yerleştirmek: Alev's going to arrange the furniture in this room. Bu odanın mobilyalarını Alev yerleştirecek.
(toplantı) düzenlemek, tertiplemek, tertip etmek: Who arranged this farewell dinner? Bu veda yemeğini kim tertipledi?
(bir müzik parçasının) aranqmanını yapmak

ARRANGE FLOWERS : English Turkish Redhouse

çiçek aranjmanı yapmak

ARRANGE FOR : English Turkish Redhouse

ayarlamak: I'll arrange for a taxi. Bir taksi ayarlarım

ARRANGEMENT : English Turkish Redhouse

ar.range.mentisim
düzenleme.
yerleştirme.
düzen, tertip.
anlaşma.
müzik aranjman.
(çiçek için) aranqman

ARRAY : English Turkish Redhouse

ar.rayırey' isim
sıralanış, düzen.
giyiniş. fiil
(askeri birlikleri) sıralamak.
giymek; giydirmek

ARREARS : English Turkish Redhouse

ar.rearsırirz' isim, çoğul vaktinde ödenmemiş borçlar