Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
ARTICULATE : English Turkish Redhouse

ar.tic.u.lateartîk'yılît sıfat
düşüncelerini açık bir şekilde ifade edebilen.
açık (ifade); net (telaffuz).
eklemli; boğumlu, oynaklı

ARTICULATED LORRY : English Turkish Redhouse

İngiliz İngilizcesiTIR kamyonu

ARTICULATION : English Turkish Redhouse

ar.tic.u.la.tionisim
açık bir şekilde dile getirme.
net telaffuz.
fonetik boğumlanma.
eklem; boğum, oynak

ARTIFACT : English Turkish Redhouse

ar.ti.factar'tıfäkt isim insan eliyle yapılan şey, özellikle ilk insanların meydana getirdiği sanat eseri

ARTIFICE : English Turkish Redhouse

ar.ti.ficear'tıfîs isim
hile, oyun.
beceri, hüner, ustalık

ARTIFICIAL : English Turkish Redhouse

ar.ti.fi.cialartıfîş'ıl sıfat yapay, yapma, suni, sahte

ARTILLERY : English Turkish Redhouse

ar.til.ler.yartîl'ıri isim
toplar, (top gibi) ağır silahlar.
topçu sınıfı

ARTILLERYMAN : English Turkish Redhouse

ar.til.ler.y.manisim topçu

ARTISAN : English Turkish Redhouse

ar.ti.sanar'tızın isim zanaatçı

ARTIST : English Turkish Redhouse

ar.tistar'tîst isim sanatçı, sanatkâr

ARTISTIC : English Turkish Redhouse

ar.tis.ticartîs'tîk sıfat
sanatkârane, sanatlı.
sanatçı ruhuna sahip, sanatsal yönü olan: She is also artistic. Onun sanat yönü de var

ARTISTRY : English Turkish Redhouse

ar.tist.ryisim sanatçılık

ARTLESS : English Turkish Redhouse

art.lessart'lîs sıfat
hilesiz, saf, açıksözlü.
sanatsız, kaba; beceriksizce yapılmış

ARTLESSLY : English Turkish Redhouse

art.less.lyzarf hilesiz bir şekilde, saflıkla

ARTLESSNESS : English Turkish Redhouse

art.less.nessisim hilesizlik, saflık

ARTY : English Turkish Redhouse

art.yar'ti sıfat sanatkârane

AS : English Turkish Redhouse

asäz bağlaç
irken;
dikçe: I nabbed him as he was going out the door. Kapıdan çıkarken yakaladım. He's taking life more seriously as he gets older. Yaşlandıkça hayatı daha bir ciddiye alıyor.
diği için;
diğine göre: As he didn't bring the money, he didn't get the book. Parayı getirmediği için kitabı alamadı. As he didn't even reply to your invitation he's probably not going to come. Davetine bir cevap bile yollamadığına göre herhalde gelmeyecek.
Karşılaştırmalarda kullanılır: He's not as smart as she. Onun kadar akıllı değil. I want a box as big as this. Bu büyüklükte bir kutu istiyorum. It's as easy as pie. İşten bile değil.
diği gibi: Do as she does. Onun yaptığı gibi yap.
gibi: Ümit's a bookbinder, as are his brothers. Ümit, kardeşleri gibi ciltçidir. zarf
in kadar: He's as tall as you. Boyu senin kadar. It's not as cold as we expected it to be. Beklediğimiz kadar soğuk değil. I'm not so stupid as to do a thing like that. Öyle bir şey yapacak kadar aptal değilim. Besim's as lazy as he is intelligent. Besim, akıllı olduğu kadar tembel. edat olarak: I'm telling you this as a friend. Bunu sana arkadaş olarak söylüyorum

AS ... AS ALL GET-OUT : English Turkish Redhouse

konuşma dilison derece, çok: He was driving as fast as all get-out. Arabayı son hızla sürüyordu. She is as smart as all get-out. Zehir gibi bir zekâsı var

AS ... AS EVER : English Turkish Redhouse

her zamanki gibi: as fast as ever her zamanki gibi hızlı

AS ... SO ... : English Turkish Redhouse

dikçe
..: As the time grew shorter so his excitement mounted. Zaman azaldıkça heyecanı arttı.
ne kadar
.. o kadar
..: As she loves cats, so he loves birds. O ne kadar kedi severse o da aynı şekilde kuş sever. As she is beautiful so also is she intelligent. Güzel olduğu kadar akıllıdır da.
nasıl
.. öyle
..; nitekim: As you think, so will you behave. Nasıl düşünürsen öyle davranırsın. Just as I refused to go yesterday, so I shall refuse to do so today. Dün gitmeyi reddettim, nitekim bugün de reddedeceğim

AS A GENERAL RULE : English Turkish Redhouse

genellikle

AS A MATTER OF FACT : English Turkish Redhouse

aslında

AS AFFAIRS STAND : English Turkish Redhouse

şimdiki halde

AS BLACK AS PITCH : English Turkish Redhouse

simsiyah, zift gibi

AS BOLD AS BRASS : English Turkish Redhouse

konuşma dilibüyük bir küstahlıkla