English Turkish Redhouse
PRECURSOR : English Turkish Redhouse
pre.cur.sorprikır'sır isim haberci, müqdeci
PREDATE : English Turkish Redhouse
pre.dateprideyt' fiil
erken tarih atmak.
daha önce gelmek
PREDATOR : English Turkish Redhouse
pred.a.torpred'îtır isim yırtıcı hayvan
PREDATORY : English Turkish Redhouse
pred.a.to.rypred'ıtôri sıfat
yırtıcı: predatory animal yırtıcı hayvan.
çapulcu, yağmacı: a predatory tribe çapulcu bir kabile
PREDECESSOR : English Turkish Redhouse
pred.e.ces.sorpred'ısesır isim
öncel, selef.
ata, cet
PREDESTINATION : English Turkish Redhouse
pre.des.ti.na.tionpridestıney'şın isim
Allahın, kişinin cennete veya cehenneme gideceğini doğmadan önce tayin etmesi.
Allahın, kişinin hayatıyla ilgili her şeyi önceden tayin etmesi, öncel belirleme.
takdiri ilahi
PREDESTINE : English Turkish Redhouse
pre.des.tineprides'tîn fiil
(for) (birinin) (cennete veya cehenneme gideceğini) önceden tayin etmek.
(birinin) (yaşarken başına gelecekleri) önceden tayin etmek
PREDETERMINE : English Turkish Redhouse
pre.de.ter.minepridîtır'mîn fiil
önceden belirtmek.
önceden kararlaştırmak
PREDICAMENT : English Turkish Redhouse
pre.dic.a.mentpridîk'ımınt isim
kötü durum, bela.
durum, hal, vaziyet
PREDICATE : English Turkish Redhouse
pred.i.catepred'îkît isim, dilbilgisi, mantık yüklem. sıfat yüklemle ilgili
PREDICATE ON : English Turkish Redhouse
-e dayandırmak
PREDICT : English Turkish Redhouse
pre.dictprîdîkt' fiil
önceden söylemek: That economist predicted the present recession. O ekonomist şimdiki durgunluğun olacağını önceden söylemişti.
e dair/hakkında kehanette bulunmak: The fortune-teller predicted that she would marry young. Falcı genç yaşta evleneceğine dair kehanette bulundu
PREDILECTION : English Turkish Redhouse
pre.di.lec.tionpredîlek'şın, pridîlek'şın isim yeğleme, tercih
PREDISPOSE : English Turkish Redhouse
pre.dis.posepridîspoz' fiil
to
e önceden hazırlamak.
to
e yatkınlaştırmak
PREDISPOSITION : English Turkish Redhouse
pre.dis.po.si.tionpridîspızîş'ın isim to/towards
e yatkınlık,
e eğilim
PREDOMINANT : English Turkish Redhouse
pre.dom.i.nantpridam'ınınt sıfat
çoğunlukta olan.
ağır basan, hâkim olan: the predominant color hâkim olan renk.
en nüfuzlu: the predominant group in the meeting toplantıdaki en nüfuzlu grup.
en etkili
PREDOMINANTLY : English Turkish Redhouse
pre.dom.i.nant.lyzarf genelde, çoğu: The representatives were predominantly European. Temsilcilerin çoğu Avrupalıydı
PREDOMINATE : English Turkish Redhouse
pre.dom.i.natepridam'ıneyt fiil
(sayı, nüfuz, kuvvet, etki veya derece açısından) üstün olmak.
hâkim olmak.
galip gelmek
PREEMINENCE : English Turkish Redhouse
pre.em.i.nenceisim üstünlük
PREEMINENT : English Turkish Redhouse
pre.em.i.nentpriyem'ınınt sıfat üstün, seçkin
PREEMPT : English Turkish Redhouse
pre.emptpriyempt' fiil
önceden ayırmak.
herkesten önce satın almak
PREEMPTION : English Turkish Redhouse
pre.emp.tionpriyemp'şın isim herkesten önce satın alma hakkı, önalım hakkı; önalım
PREEMPTIVE : English Turkish Redhouse
pre.emp.tivesıfat önceden satın alma hakkı olan
PREEMPTIVE STRIKE : English Turkish Redhouse
karşı tarafın muhtemel saldırısına karşı önceden yapılan saldırı
PREEN : English Turkish Redhouse
preenprin fiil
(kuş) gagasıyla (tüylerini) düzeltmek; gagasıyla tüylerini düzeltmek.
(kedi, köpek v.b.) (tüylerini) yalamak; tüylerini yalamak.
saçını başını özenle düzeltmek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani