Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
PRESS : English Turkish Redhouse

presspres isim
basın.
basın mensupları.
matbaa, basımevi.
yayınevi.
matbaa makinesi, baskı makinesi.
pres, cendere, mengene.
sıkıştırma.
kalabalık.
(elbise veya çamaşır için) dolap veya yüklük.
(giyside) ütü

PRESS AGENT : English Turkish Redhouse

asın sözcüsü

PRESS ASSOCIATION : English Turkish Redhouse

asın kurumu

PRESS CONFERENCE : English Turkish Redhouse

asın toplantısı

PRESS FORWARD : English Turkish Redhouse

hızla ilerlemek

PRESS RELEASE : English Turkish Redhouse

asın bildirisi

PRESS THE SHUTTER : English Turkish Redhouse

fotoğrafçılıkdeklanşöre basmak

PRESSING : English Turkish Redhouse

press.ingpres'îng sıfat
acil, ivedi, ivedili.
ısrarlı; sıkboğaz eden

PRESSURE : English Turkish Redhouse

pres.surepreş'ır isim
basınç: atmospheric pressure hava basıncı. high pressure yüksek basınç. low pressure alçak basınç.
baskı: work under pressure baskı altında çalışmak

PRESSURE COOKER : English Turkish Redhouse

düdüklü tencere

PRESSURE GAUGE : English Turkish Redhouse

asıölçer, manometre

PRESSURE GROUP : English Turkish Redhouse

askı grubu

PRESSURISE : English Turkish Redhouse

pres.sur.isepreş'ırayz fiil, İngiliz İngilizcesi bakınız pressurize

PRESSURIZE : English Turkish Redhouse

pres.sur.izepreş'ırayz fiil
basınç altında tutmak.
havacılık (uçağın içindeki havayı) yeterli basınçta tutmak

PRESTIGE : English Turkish Redhouse

pres.tigeprestiq' isim prestiq, saygınlık, itibar

PRESTO : English Turkish Redhouse

pres.topres'to zarf, müzik presto

PRESUMABLY : English Turkish Redhouse

pre.sum.ablyzarf galiba, tahminen

PRESUME : English Turkish Redhouse

pre.sumeprizum' fiil
sanmak, tahmin etmek: I am presuming that it will cost around one million liras. Yaklaşık bir milyon liraya mal olacağını tahmin ediyorum.
varsaymak, farzetmek: We should presume his innocence. Onun suçsuz olduğunu varsaymalıyız.
kalkmak, yeltenmek: She presumed to correct her teacher. Öğretmeninin yanlışını düzeltmeye kalktı

PRESUMPTION : English Turkish Redhouse

pre.sump.tionpriz^mp'şın isim
cüret, küstahlık.
zan, tahmin.
farz, varsayım

PRESUMPTIVE : English Turkish Redhouse

pre.sump.tivepriz^mp'tîv sıfat
olası, muhtemel.
varsayımsal

PRESUMPTUOUS : English Turkish Redhouse

pre.sump.tu.ouspriz^mp'çuwıs sıfat küstah, haddini bilmez

PRESUPPOSE : English Turkish Redhouse

pre.sup.poseprisıpoz' fiil
(bir şey) mantıken (başka bir şeyi) gerektirmek: Prayer presupposes God. Dua için Allahın varlığı gerek. This course presupposes a knowledge of Latin. Bu ders için Latince bilmek gerek.
farzetmek, varsaymak

PRESUPPOSITION : English Turkish Redhouse

pre.sup.po.si.tionpris^pızîş'ın isim önceden farzedilen şey

PRETENCE : English Turkish Redhouse

pre.tencepri'tens, prîtens' isim, İngiliz İngilizcesi bakınız pretense

PRETEND : English Turkish Redhouse

pre.tendpritend' fiil
rolüne girmek, olmak: You pretend to be the cat and I'll be the mouse. Sen kedi ol, ben de fare olayım.
miş gibi davranmak,
mezlikten gelmek: He is pretending that he doesn't know. Bilmiyormuş gibi davranıyor.
yalandan yapmak,
.. numarası yapmak: He's pretending to be sick. Hasta numarası yapıyor.
taslamak: He's pretending to be a scholar. Bilginlik taslıyor