English Turkish military
FRIGHTEN : English Turkish military
KORKUTMAK, ÜRKÜTMEK:
FRINGE ITEM : English Turkish military
STOK DIŞI DAĞITIM MADDESİ, SARFA TABİ MADDE:Dağıtımına yetki verilip, stoklanmasına yetki verilmemiş madde
FRINGING GROOVE : English Turkish military
KESİNTİ KANALI:Sevk çemberlerinin namlu içindeki seyri esnasında bıraktığı metali toplamak için, bu çemberin üzerinde bulunan girintili kısım. Metalin bu şekilde toplanması ile sevk çemberinin gerisinde bir saçak meydana gelmesi önlenmiş, böylece, merminin isabet derecesi ve menzili arttırılmış olur. Ayrıca bakınız: "groove"
FRONT : English Turkish military
CEPHE:Bir unsur tarafından bir yanın en ucundan, öbür yanın en ucuna kadar işgal edilen saha
FRONT LINE : English Turkish military
İLERİ HAT, CEPHE HATTI:Herhangi bir taktik durumda en çok ilerleyen birliklerin teşkil ettiği hat. Buna (line of battle) ve kısaca (line) da denir
FRONT VIEW : English Turkish military
UÇAĞIN ÖNDEN GÖRÜNÜŞÜ:Bak. "coming flight"
FRONTAGE : English Turkish military
CEPHE GENİŞLİĞİ:Bir düzen dahilindeki bir unsur tarafından işgal edilen veya muharebede bir birlik tarafından tutulan bir yandan bir yana saha
FRONTAL ATTACK : English Turkish military
CEPHE TAARRUZU (SAVUNMA BAKANLIĞI, NATO):
Düşman cephesine karşı yapılan ana taarruzun yer aldığı taarruz manevrası.
Hava önlemesinde, 135° dereceden büyük bir ileri geçiş açısıyla sonuçlanan bir önleme uçağının yaptığı taarruzdur
FRONTAL FIRE : English Turkish military
CEPHE ATEŞİ:Hedefin cephesine 90° lik bir açı ile tevcih edilen ateş. Ayrıca bakınız: "enfilade fire"
FRONTAL SECURITY : English Turkish military
CEPHE EMNİYETİ:İlerleyen bir kuvvetin ileriye doğru olan sahadaki emniyeti. Cephe emniyeti bir öncü tertibatı ile sağlanabilir
FRONTALIER : English Turkish military
PASAVANLI ŞAHIS, HUDUT HALKINDAN OLAN:Hududun hemen yakınında yaşayan ve işi sıhhati veya durumu dolayısıyla hududun hemen ötesindeki mahallere sık sık geçip dönmesi icap eden ve bunun için elinde bir pasavan bulunan sivil şahıs. Ayrıca bakınız: "border crosser"
FRONTIER : English Turkish military
KIYI SINIR BÖLGESİ:Bak. "coastal frontier"
FROST BOIL : English Turkish military
ÇÖZÜLMÜŞ DON BİRİKİNTİSİ:Donların çözülmesi ile arazi üzerinde fazla suyun birikmesi. Bu hal, genellikle, yer sathını gevşetir ve cıvık bir hal almasına sebep olur
FROST HEAVING : English Turkish military
DONMUŞ TOPRAĞIN KABARMA KUVVETİ:Genellikle donmuş arazinin veya toprak zerrelerinin kabarmasından meydana gelen ve az veya çok bir toprak kabarıntısı halinde tezahür eden dikey istikamette bir kuvvet
FROST MOUND : English Turkish military
DONMA KABARTISI:Su donmasının sebep olduğu genişleme, arazideki suyun hidrostatik basıncı veya buzun billurlaşma kuvvetinin müşterek tesiri ile meydana gelen mevsimlik yer kabartısı. Buna (groundice mound) da denir
FROST TABLE : English Turkish military
YERALTI DON SEVİYESİ:Donmuş arazideki aktif toprak tabakasında meydana gelen ve ilkbahar ile yaz mevsimlerindeki erimelerin nüfuz derecesini temsil eden az çok gayri muntazam satıh
FROST ZONE : English Turkish military
AKTİF TOPRAK TABAKASI:Bak. "active layer"
FROZEN GROUND : English Turkish military
DONMUŞ TOPRAK:Isı derecesi 0° santigrat veya daha aşağı olan ve genellikle buz halinde çeşitli miktarlarda suyu ihtiva eden toprak
FRUSTRATED CARGO : English Turkish military
GÖNDERİLEMEYEN YÜK:Karşı tarafça alınmadan evvel yolda sevkiyatı durdurulan ikmal maddeleri ve/veya teçhizattır. Bu nedenle yeni gönderme talimatları sağlanmalıdır. Bak. "frustrated freight"
FRUSTRATED FREIGHT : English Turkish military
GÖNDERİLEMEYEN YÜK, İPTAL EDİLMİŞ YÜK:İstekte bulunan makama gönderilmek üzere yolda iken, bu makam tarafından teslim alınmadan, herhangi bir sebeple durdurulan ve muhafazası yeniden ikmali yapan makama intikal eden ikmal maddeleri ve malzeme sevkiyatı. Buna (frustrated cargo) da denir
FRUSTRATION THRESHOLD : English Turkish military
HÜSRAN BAŞLANGICI (HV.):Bir şahsın bir maksadı elde etmekteki kabiliyetsizliğinden hayal kırıklığı duyduğu veya gösterdiği an
FUEL : English Turkish military
YAKIT, AKARYAKIT:Yakılmak suretiyle ısı veya kuvvet meydana getirmek için kullanılan herhangi bir madde
FUEL CONSUMING MOTOR VEHICLE : English Turkish military
AKARYAKIT KULLANAN MOTORLU ARAÇ:
FUEL SHUT OFF : English Turkish military
YAKIT KESME, YAKIT KESİLİŞİ (HV.):Bir yarma hücresine sıvı yakıt akışının kesilmesi işi, bu işin yapıldığı an. Ayrıca bakınız: "cutoff"
FUEL TURBINE JET UNIT : English Turkish military
YAKITLA ÇALIŞIR TURBO JET MOTOR:Bak. "jet propulsion"
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani