English Turkish
ADVANCED TRAINING : English Turkish
tekamül eğitimi, askerlere verilen kendi birimlerine uygun özel savaş yöntemleri eğitimi
ADVANCEMENT : English Turkish
n. ilerleme, gelişme, yükselme, terfi
ADVANCER : English Turkish
n. ilerleyen kimse, yol alan kimse, gelişen veya ilerleyen kimse
ADVANCES : English Turkish
n. asılma, sırnaşma
ADVANCING : English Turkish
adj. ilerleyen
ADVANTAGE : English Turkish
n. avantaj, üstünlük, çıkar, fayda, menfaat
ADVANTAGED : English Turkish
adj. avantaj verilmiş, menfaatlerle kutsanmış; ayrıcalıklı
ADVANTAGEOUS : English Turkish
adj. avantajlı, faydalı, kârlı, yararlı
ADVANTAGEOUSLY : English Turkish
adv. faydalı bir şekilde, kazançla, yararlı bir şekilde; işe yarar bir şekilde, uygun olarak
ADVANTAGEOUSNESS : English Turkish
n. karlılık, yarar, kazanç; işe yarar şey, yardımseverlik
ADVANTAGES AND DISADVANTAGES : English Turkish
n. artılar ve eksiler, lehte ve aleyhte
ADVANTECH : English Turkish
n. bilgisayar otomasyon malzemeleri geliştiren ve üreten şirket (Bilgisayar)
ADVANTEST CORPORATION : English Turkish
n. ADVANTEST Ortaklığı, elektronik ölçüm aletleri ve otomatik test ekipmanları üreten ve pazarlayan Japon şirketi (şirket ayrıca, elektron ışın litografi sistemlerinin imalatı da yapmaktadır)
ADVECTION : English Turkish
n. adveksiyon, yatay iletim, yatay akım (hava, su, vs.); yatay hava akımı ve atmosferik özellikler (Meteoroloji); yatay akım oranı
ADVENT : English Turkish
n. İsa'nın görünmesi; gelip çatma, gelme; noel öncesi dört hafta
ADVENT : English Turkish
n. geliş, giriş; yaklaşma, varış; görünme
ADVENTIST : English Turkish
n. İsa'nın tekrar dünyaya geleceğine inanan kişi
ADVENTITIA : English Turkish
n. dış kabuk, organ veya kan damarının dış kabuğu
ADVENTITIAL : English Turkish
adj. dışzar, organ veya kan damarının dış kabuğu ile ilgili
ADVENTITIOUS : English Turkish
adj. dıştan gelen, tesadüfi, beklenmedik, şans eseri olan
ADVENTITIOUSLY : English Turkish
adv. tesadüfi, beklenmedik bir şekilde; rastlantısal, gelişigüzel
ADVENTITIOUSNESS : English Turkish
n. rastlantı eseri olma, tesadüf, kaza eseri olma; şekil değiştirme, devam etmeyiş
ADVENTURE : English Turkish
n. macera, serüven, tehlikeli iş, risk, spekülasyon, vurgunculuk
ADVENTURE : English Turkish
v. tehlikeye atmak, riske atmak, atılmak, yeltenmek
ADVENTURE ONESELF : English Turkish
v. tehlikeyi göze almak, cesaret etmek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani