English Turkish
ADVERSE EVIDENCE : English Turkish
olumsuz kanıt, aleyhinde bir duruma neden olan delil, bir davada karşı tarafa hizmet eden kanıt (Hukuk)
ADVERSE JUDGMENT : English Turkish
n. aleyhte yargı
ADVERSE TITLE : English Turkish
karşı iddia, olumsuz ayrıcalık, muhalif gerçek
ADVERSE TRADE BALANCE : English Turkish
olumsuz ticari denge, bir kaynaktan daha yüksek diğerinden daha düşük olan ticaret seviyesi
ADVERSE WIND : English Turkish
ters yönden esen rüzgar, ilerlemeyi engelleyen rüzgarlar (yelkenli teknede, vs.)
ADVERSE WITNESS : English Turkish
karşı tanıklık, aleyhinde bir duruma neden olan delil gösteren tanık, bir davada karşı tarafa yardımcı olan delil sunan tanık (Hukuk)
ADVERSELY : English Turkish
adv. olumsuz olarak, zararlı bir şekilde, muhalefet ederek, daha kötü olmak için; aleyhinde çalışmak
ADVERSENESS : English Turkish
n. muhalefet, karşıt olma; olumsuzluk, düşmanlık, husumet
ADVERSITY : English Turkish
n. sıkıntı, zorluk, güçlük, şanssızlık
ADVERT : English Turkish
n. reklâm [brit.], ilan [brit.], duyuru [brit.]
ADVERT : English Turkish
v. değinmek, bahsetmek
ADVERTENCE : English Turkish
n. dikkat, ilgi, farkındalık
ADVERTENCY : English Turkish
n. dikkat, ilgi, farkındalık
ADVERTENT : English Turkish
adj. dikkatli, düşünceli, özenli; itinalı
ADVERTENTLY : English Turkish
adv. isteyerek, dikkatlice, özenle; dikkatle, düşünceli bir biçimde
AN AWFUL LOT : English Turkish
n. oldukça büyük miktar
AN EASY LAY : English Turkish
n. kolay erkek, kolay kız
AN ELEMENT OF RISK : English Turkish
n. risk faktörü
AN ERROR OCCURRED : English Turkish
hata oluştu, bir yanlış yapıldı, yanlış hesaplama yapıldı
AN ILIAD OF WOES : English Turkish
n. uzun uzun dert yanma, dertli uzun hikâye
AN IRON HAND IN A VELVET GLOVE : English Turkish
tatlılıkla gizlenen sertlik
AN OFFICER AND A GENTLEMAN : English Turkish
Subay ve Centilmen, Richard Gere’in rol adlığı 1982 yapımı popüler bir film
AN OLD FLAME OF MINE : English Turkish
n. eski sevgilim, eski göz ağrım
AN OPEN DOOR MAY TEMPT A SAINT : English Turkish
açık bir kapı bir azizi bile baştan çıkarabilir, altın bir fırsat en masum ve saf insanın bile günah veya bir şekilde ahlaksız bir şey yapması için ikna edebilir
AN OPEN SORE : English Turkish
açık yara, kanayan yara
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani