Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
NEAR EAST : English Turkish

yakın doğu

NEAR GALE : English Turkish

şiddetli rüzgar, sert rüzgar, fırtınalı rüzgar

NEAR HER TIME : English Turkish

doğum yapacağı zaman yaklaştı

NEAR HERE : English Turkish

adv. bu civarda

NEAR ISLANDS : English Turkish

n. Yakın Adalar, güneybatı Alaska'da (ABD) bulunan adalar grubu

NEAR LETTER QUALITY : English Turkish

mektup niteliğine yakın, NLQ, yüksek kaliteli baskı

NEAR MISS : English Turkish

kıl payı, bir hedefi vuramama, bir amaca ulaşamama; ucuz kurtulma

NEAR SIGHT : English Turkish

miyopluk

NEAR THE KNUCKLE : English Turkish

münasebetsiz, uygunsuz, yerinde olmayan

NEAR THING : English Turkish

ir tehlikeden ucuz kurtulmak, bir tehlikeyi atlatmak, mucizevi kurtuluş

NEAR UPON : English Turkish

hemen önünde, tam önünde, adeta önünde

NEARBY : English Turkish

adj. yanında, yakında, civarında

NEAREST : English Turkish

adj. en yakın

NEAREST AND DEAREST : English Turkish

n. en yakın akrabalar

NEARING : English Turkish

adj. yaklaşan, merdiven dayamış

NEARING FOURTY : English Turkish

adj. kırkına merdiven dayamış

NEARLY : English Turkish

adv. neredeyse, az daha, takriben, hemen hemen, az kalsın, yakından

NEARNESS : English Turkish

n. yakınlık, cimrilik

NEARSIDE : English Turkish

adj. (British) solda bulunan tarafla ilgili, geminin sol tarafı

NEARSIDE : English Turkish

n. (British) sol taraf, solda bulunan taraf, sağ tarafa zıt olan taraf, iskele tarafı

NEARSIGHTED : English Turkish

adj. miyop, uzağı göremeyen

NEARSIGHTEDLY : English Turkish

adv. uzağı iyi göremeyerek, miyop bir şekilde; miyopluktan dolayı; uzak nesneleri iyi göremeyerek (Oftalmoloji)

NEARSIGHTEDNESS : English Turkish

n. miyopluk

NEAT : English Turkish

adj. temiz, temiz giyimli, muntazam, zarif, düzenli, sek, susuz, zeki, becerikli

NEAT : English Turkish

n. sığır