Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
YOTTABYTE : English Turkish

n. yotabit, (Bilgisayar) 2'nin 80'inci kuvveti bit'e veya 1024 zetabite eşit olan veri büyüklüğü birimi (en büyük veri büyüklüğü birimi)

YOTVATA : English Turkish

n. İsrail'de kibbutz

YOTVATA DAIRY : English Turkish

Yotvata çiftliği, İsrail'in güneyinde kurulu büyük çiftlik

YOU : English Turkish

pron. sen, siz, sana, size, seni, sizi

YOU ALL : English Turkish

pron. hepiniz, "you (sen)" zamirinin iki veya daha fazla kişiye hitap edilirken kullanılan çoğul hali, siz, sizler, hepiniz; başkasını veya başkalarını da temsil eden bir kişiye hitap ederken kullanılan "you (sen)" zamiri, siz, sizler, hepiniz

YOU AMUSE ME : English Turkish

eni güldürüyorsun, beni eğlendiriyorsun, beni neşelendiriyorsun

YOU AND YOURS : English Turkish

sen ve seninkiler, sen ve ailen, ailenle birlikte sen, sen ve arkadaşların

YOU ARE A BEAUTY : English Turkish

çok çirkinsin

YOU ARE BARKING UP THE WRONG TREE : English Turkish

yanlış ağaca bağırıyorsun, yanılıyorsun, yanlış kişiye yakınıyorsun, yanlış kimseye şikâyette bulunuyorsun

YOU ARE BOTHERING ME : English Turkish

eni rahatsız ediyorsunuz

YOU ARE CORDIALLY INVITED : English Turkish

samimiyetle davetlisin, samimiyetle davetlisiniz, içten davetlisin, yürekten davet edildin, orada bulunman candan bir şekilde isteniyor

YOU ARE DEFINITELY A PIECE OF SOMETHING : English Turkish

sen kesinlikle özelsin, sen biriciksin, sen eşsizsin

YOU ARE HISTORY : English Turkish

tarih oldun, sen bittin, sen öldün (ölü varsayılabilir)

YOU ARE KIDDING : English Turkish

interj. dalga geçmiyorsun

YOU ARE REALLY SOMETHING : English Turkish

sen kesinlikle özelsin, sen biriciksin, sen eşsizsin, beni büyülüyorsun

YOU ARE RIGHT : English Turkish

siz haklısınız

YOU ARE TELLING ME? : English Turkish

sen mi bana söylüyorsun?, bunu sen mi bana bildiriyorsun?, ben bunu zaten biliyorum!

YOU ARE THROUGH : English Turkish

hattınız bağlandı, görüşebilirsiniz

YOU ARE WELCOME : English Turkish

hoş geldin, hoş geldiniz, burada olduğundan memnunuz (misafir karşılaması); bir şey değil, lafı olmaz ("thank you {teşekküler}" deyimine verilen cevap)

YOU ARE WHAT YOU EAT : English Turkish

ne yiyorsan osun, sen yediğin şeysin, fit ve sağlıklı olmak için iyi ve besleyici gıdalar tüketilmesi gerektiğini anlatan konsept

YOU ARE WRONG : English Turkish

siz haksızsınız

YOU BET : English Turkish

emin ol, elbette

YOU BET YOUR LIFE : English Turkish

kesinlikle, emin olabilirsin, tabii ki de, hiç şüphen olmasın, şüphesiz

YOU BET! : English Turkish

kesinlikle!, şüphesiz!, elbette!, tabii ki de!

YOU BETCHA : English Turkish

kesinlikle, şüphesiz, elbette, tabii ki de, bahse girebilirsin