Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
YOU CAN FIND THE SCHEDULE OVER THERE : English Turkish

tarifeyi orada bulabilirsiniz

YOU CAN NEVER KNOW : English Turkish

ilemezsin, hiçbir zaman tahmin edemezsin, gelecekte ne olacağını kimse bilemez, hayat sürprizlerle dolu

YOU CAN PICK IT UP IN AN HOUR : English Turkish

ir saat içerisinde alabilirsiniz

YOU CAN PICK IT UP LATER TODAY : English Turkish

ugün içerisinde alabilirsiniz

YOU CAN PICK IT UP TOMORROW : English Turkish

yarın alabilirsiniz

YOU CAN SEE FOR YOURSELF : English Turkish

kendin görebilirsin, kendin bak istersen, gerçeği kendin görebilirsin, açıkça görebilirsin, şüphe yok

YOU CAN'T ALWAYS GET WHAT YOU WANT : English Turkish

istediğini her zaman elde edemezsin, her istediğine sahip olmazsın

YOU CAN'T FIT A ROUND PEG IN A SQUARE HOLE : English Turkish

dört köşeli bir kazığı daire şeklindeki bir deliğe sokamazsın, bir kimseyi uygun olmayan bir rol takınmaya zorlayamazsın, davul bile dengi dengine çalar

YOU CAN'T MAKE AN OMELET WITHOUT BREAKING EGGS : English Turkish

yumurta kırmadan omlet yapamazsın, omlet yapmak için yumurta kırmak gerekir, önemli bir şeyi hoşnutsuzluk yaratacak bir durum olmadan elde etmek zordur, bir şeyi başarmak için başka bir şeyden feragat etmek gerekir, gülü seven dikenine katlanır

YOU CAN'T MISS IT : English Turkish

mutlaka görürsün

YOU CAN'T SAY A WITHOUT SAYING B : English Turkish

tabii ki de, çok açık ki, anlaşılan o ki

YOU CANNOT EAT YOUR CAKE AND HAVE IT : English Turkish

hem pastam dursun hem karnım doysun diyemezsin, her istediğine sahip olmazsın, tüm hayallerini gerçekleştirmek imkânsızdır

YOU COULD CUT IT WITH A KNIFE : English Turkish

ıçakla kesilebilecek kadar gergin, çok gergin ortam, bir yerdeki çok gergin atmosfer; çok kalın bir şey (sıcak ve nemli hava, ağır aksan)

YOU DON'T HAVE THE GUTS : English Turkish

götün yemiyor, arkan yemiyor, yeterince cesur değilsin, cesaret edemiyorsun

YOU DON'T KNOW WHAT YOU ARE SAYING : English Turkish

ne dediğini bilmiyorsun sen, ne konuştuğunu bilmiyorsun, saçmasapan konuşuyorsun, salakça konuşuyorsun, çok mantıksızca konuşuyorsun

YOU DON'T SAY! : English Turkish

ne diyorsun sen?!, hadi canım ordan!, ne söylüyorsun?!

YOU GAVE ME THE WRONG CHANGE : English Turkish

yanlış para üstü verdiniz

YOU HAD BETTER : English Turkish

-sen iyi olur,
malısın,
sen daha iyi olur

YOU HAD BETTER GO : English Turkish

gitsen iyi olur, gitsen daha iyi

YOU HAD BETTER NOT : English Turkish

yapmasan iyi olur, yapmasan daha iyi

YOU HAVE A POINT : English Turkish

interj. haklısın

YOU HAVE A POINT THERE : English Turkish

interj. haklısınız

YOU HAVE A SMART MOUTH : English Turkish

ukala bir konuşma tarzın var, büyük bir ağzın var, söylememen gereken şeyler konuşuyorsun

YOU HAVE HIT IT! : English Turkish

tam on ikiden!, hedefi vurdun!, sağlam vuruş!

YOU HAVE NO MONEY ON YOUR ACCOUNT : English Turkish

hesabınızda para yok