Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
YOU HAVE NOTHING TO WORRY ABOUT : English Turkish

endişen olmasın, endişe edecek bir şeyin olmasın, endişe etmene gerek yok, her şey yoluna girecek, her şey yolunda gidecek, sana yardım edeceğim

YOU HAVE TO DO SOME TESTS : English Turkish

azı testler yaptırmanız gerekiyor

YOU HAVE TO MAKE AN OFFICIAL REPORT : English Turkish

esmi rapor tutturmanız gerekiyor

YOU HAVE TO PAY AN OVERWEIGHT CHARGE : English Turkish

ekses ücreti ödemelisiniz

YOU HAVE TOO MUCH CARRY ON BAGGAGE : English Turkish

yanınızda taşımak için çok fazla şey almışsınız

YOU HAVE WONDERFUL TASTE IN CLOTHES : English Turkish

kıyafet seçiminiz çok zevkli

YOU HAVE WORK TO DO : English Turkish

yapacak işin var, meşgul olacaksın, işini (veya dersini) bitirene kadar oynamamalısın; daha yapacak çok iş var

YOU INDEED : English Turkish

interj. sen ha

YOU JOKE : English Turkish

ciddi olamazsın!, hadi canım oradan!, şaka yapıyorsun! (inanmama ve dokundurma ifadesi)

YOU JUST WAIT : English Turkish

interj. görürsün sen

YOU KNOW : English Turkish

iliyorsun, bilirsin, farkındasın, bildiğin belli

YOU KNOW : English Turkish

(Gayriresmî) yani, şey, eee (konuşma aralarında boşluk verilen yerlerde kullanılır, bir virgül veya zaman dilimini temsil eder (örneğin; "She left, you know, and then she... {O ayrıldı, eee, ondan sonra da.}")

YOU KNOW WHAT : English Turkish

tahmin et bakalım ne?, biliyor musun?, ne biliyor musun?, bak şimdi!, bunu dinle!; zaten biliyorsun

YOU LITTLE PICKLE : English Turkish

interj. seni yaramaz seni, seni gidi seni

YOU LOOK NICE : English Turkish

interj. çok hoş görünüyorsunuz

YOU MAKE ME SICK : English Turkish

eni hasta ediyorsun

YOU MAY FIND IT OVER THERE : English Turkish

orada bulabilirsiniz

YOU MAY REST ASSURED : English Turkish

emin olabilirsin, için rahat olsun, endişe etmene gerek yok, endişelenme

YOU MUST BE KIDDING : English Turkish

interj. şaka yapıyor olmalısınız

YOU NEVER CAN TELL : English Turkish

emin olamazsın, kesin olarak bilemezsin, kesin olarak bilmek imkânsız

YOU OUGHT TO KNOW : English Turkish

ilmelisin, ilmek zorundasın, kesinlikle biliyor olman lazım

YOU SCRATCH MY BACK AND I'LL SCRATCH YOURS : English Turkish

sen benim sırtımı kaşı ben de seninkini, sen beni kolla ben de seni, bir el diğerini yıkar, karşılığı olmak üzere birine iyilikte bulunma

YOU SHOULD CHECK THE LOST AND FOUND : English Turkish

kayıp eşya bürosuna gitmelisiniz

YOU SHOULDN'T HAVE : English Turkish

-mamalıydın, çok verdin, abarttın, çok teşekkürler

YOU SUCK : English Turkish

iğrençsin, berbatsın, aptalsın, seni sevmiyorum