Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
YOU THERE! : English Turkish

hey sen!, sen oradaki!, baksana!

YOU TOO : English Turkish

sen de

YOU WILL HAVE TO TRANSFER HERE : English Turkish

uradan aktarma yapmanız gerekecek

YOU WON'T FEEL ANY PAIN : English Turkish

acı hissetmeyeceksiniz

YOU'D : English Turkish

v. "you would (-ardın)",
ardın,
erdin, başka bir fiille birlikte gelecek zamanı belirtmek için kullanılan fiil

YOU'D : English Turkish

v. "you had (-mıştın)",
mıştın,
miştin, başka bir fiille birlikte (-mişli) geçmiş zamanı belirtmek için kullanılan fiil

YOU'D BETTER TAKE SUBWAY : English Turkish

metro ile giderseniz daha iyi olur

YOU'D BETTER TAKE THE BUS : English Turkish

otobüs ile giderseniz daha iyi olur

YOU'D BETTER TAKE THE TAXI : English Turkish

taksi ile giderseniz daha iyi olur

YOU'LL : English Turkish

v. "you will (-acaksın)",
acaksın, eceksin, başka bir fiille birlikte gelecek zamanı belirtmek için kullanılan fiil

YOU'LL BE SORRY : English Turkish

pişman olacaksın, YBS (İnternet sonbet jargonu)

YOU'LL HAVE TO CHANGE TRAINS : English Turkish

tren değiştirmeniz gerekecek

YOU'LL HAVE TO PAY A FINE : English Turkish

ceza ödemeniz gerekiyor

YOU'LL HAVE TO WAIT : English Turkish

eklemeniz gerekecek

YOU'LL HEAR FROM ME : English Turkish

sana döneceğim, seninle daha konuşacağım, sana daha söyleyeceklerim var, son sözümü söylemedim daha

YOU'LL NEED A SERIOUS TREATMENT : English Turkish

ciddi bir tedaviye ihtiyacınız var

YOU'RE : English Turkish

v. "you are (sen, siz)", sen, siz, sen varsın, sen mevcutsun, sen yaşıyorsun

YOU'RE A DEAD MAN : English Turkish

sen öldün, sen artık ölüsün, burayı canlı olarak terk edemeyeceksin

YOU'RE BARKING UP THE WRONG TREE : English Turkish

yanlış ağaca bağırıyorsun, yanlış ağaca tırmanıyorsun; git ve rahatsız edecek başka birini bul, yanlış kişiye çatıyorsun; yanılıyorsun, yanlışsın, hatalısın

YOU'RE DISGUSTING : English Turkish

İğrençsin

YOU'RE GOING TO PAY FOR THIS : English Turkish

unu hesabını vereceksin, bunu ödeyeceksin, san asla unutmayacağın bir ders vereceğim

YOU'RE TELLING ME? : English Turkish

sen mi bana söylüyorsun?, bunu sen mi bana bildiriyorsun?, ben bunu zaten biliyorum!

YOU'RE THE BOSS : English Turkish

patron sensin, sen karar verirsin, kararları sen alırsın, tüm sorumluluk sende, tüm yetki sende, senin sözün geçer

YOU'RE VERY GENEROUS : English Turkish

çok cömertsiniz

YOU'RE VERY KIND : English Turkish

çok naziksiniz