German Turkish
AUSLICHTEN : German Turkish
l. (Wald) seyreltmek
(Baum) budamak
AUSLIEFERN : German Turkish
l. teslim etm.
(Verbrecher) iade etm.
(überantworten) ele vermek
j-m ausgeliefert sein b-nin elinde bulunmak; eline kalmak ^ungs.ve^frag m (devletler arasinda) iadei mücrimin (suclulan geri verme) mukave-lesi
AUSLIEGEN : German Turkish
l. (Waren) acilmis, yayilmis, serilmis, teshir edilmis olm.
(Liste) acik durmak ^e^ m geol. sahit (od. tanik) tepe
AUSLOBEN : German Turkish
jur. iiän suretiyle vaat etm
AUSLOGIEREN : German Turkish
oturdugu yerdcn cikarmak; baska bir yerde iskän ettirmek; hum. a. tahliyei mecur etm
AUSLOSBAR : German Turkish
kura ile amorti, itfa edilebilir
AUSLOTEN : German Turkish
l. naut. iskandil etm.
(Maurer) sakullemek
ßg. inceden inceye arastirmak; sondalamak
AUSLUG : German Turkish
m s. Ausguck. Sen s. Ausschau halten
AUSLÄNDER : German Turkish
(ln/) m ecnebi, yabanci
ei / pej. yabanci tak-litciligi 9felndllch ecnebi düsmam
AUSLÄNDISCH : German Turkish
l. yabanci, ecnebi
(Pflanze) yabanci iklim-den gelen; egzotik;
e Studenten pl. ecnebi tebaali ögren-ciler;
e Mächte pl. ecnebi devletler;
e Zahlungsmittel pl. döviz
AUSLÄNDSDEUTSCHE : German Turkish
m// Almanya disinda oturan Alman tebaasi
guthaben n haricteki matlubat
kurs m harict kambiyo
markt m ecnebi piyasasi; nachrichten pl. dis haberler
paß m harice gitmege mahsus pasaport
reise/ harice seyahat
tournee / yurt disi turnesi
AUSLÄUFER : German Turkish
m l. (Bote) usak, cirak, ayakci, cocuk
(e-s Berges) dag kolu; dag etegi
(e-r Pflanze) yan filiz; imtidat
an. uzanti, istitale
(e-s Erdbebens) son tesir; serpinti
AUSLÄUTEN : German Turkish
l. cingirak veya cania bsi iiän etm.
(enden) can calmasi bitmek
AUSLÖFFELN : German Turkish
kasiklamak; et. (oü. die Suppe) ~ müssen bir iste kötü sonuclara katlanmak mecburiyetinde olm.; burnundan fitil fitil gelmek; acisini (beläsini, günahim) cekmek
AUSLÖSBAR : German Turkish
(Pfand) kurtanlabilir
AUSLÖSCHEN : German Turkish
l. (Licht; a. ßg.) söndürmek, dindirmek
(Feuersbrunst) bastirmak
(Schrift) silmek
ßg. yok, imha etm.
(j-s Leben) öldürmek; intr. z. va. sönmek (a-fiK.)
AUSLÖSEHEBEL : German Turkish
;
knöpf m deklansör auslosen l. kura cekmek
(verlosen) piyangoya koymak auslösen l. (herausnehmen) ayirmak
(Pfand, Sklaven) kurtarmak
techn. avaraya almak
hum. (Gast im Wirtshaus) yemek veya icki parasini (onun yerine) ödemek
(hervorrufen) häsil etm., dogurmak, yaratmak, uyandirmak, yapmak; sebebiyet vermek
(e-n Mechanismus) harekete gecirmek; islettirmek
phot. deklansöre basmak; Das ist ein Erfolg, der große Genugtuung ~ muß, Bu, cok memnuniyetle kar$ilanacak bir muvaffaklyet-tir. end:
e Ursache illeti adiye, vesile nedeni 9er m phot. deklans&r 9e.vorrkhtung / l. phot. deklansör
techn. avara kolu °ung / l. phot. deklansman
(e-s Pfandes usw.) kurtanima
(iscilerin iase ve ibatesi icin) tnunzam ücret
AUSLÜFTEN : German Turkish
tr. havalandirmak; hava vermek; intr. (a. sich ~) havalanmak; hava almak
AUSMACHEN : German Turkish
tr. l. (Kartoffel usw.) topraktan cikarmak
(Licht) söndürmek
(Radio) kesmek
(Gas) kapamak
(vereinbaren) sözlesmek; bs hakkinda söz kesmek; klyismak, kararlastirmak; sartlan kosmak
(heimlich) F isi pisirmek
(bereinigen)^, halletmek, tesviye etm.
(betragen) baiig olm.; tutmak
(bilden, darstellen) teskil etm.
(auf der
lagd) avi bulmak
(feststellen) bulmak, ke$fetmek, secmek, teshis etm.; intr. (bedeutsam sein) önemli bir rol oynamak; s.a. ausgemacht. Das macht nichts aus. Ehemmiyeti (od. zaran) yok. Bir sey degil. Dos macht mir nichts aus. Bence hava hos. wenn es Ihnen nichts ausmacht zähmet olmazsa; Ich habe eine dunkle Gestalt gesehen, konnte aber nicht
~, was es war. Bir kararti gördüm ama, ne oldugunu secemedim. Wir haben noch keinen bestimmten Tag dafür ausgemacht. Gününü daha kesmedik
AUSMAHLEN : German Turkish
iyice ögütmek
AUSMALEN : German Turkish
l. nakis, resim yapmak
(farbig) boyamak; renklerle süslemek
ßg. (schildern) tasvir, tarif etm. spez. ballandira ballandira anlatmak; sich et. ~ tasavvur ve tahayyül etm
AUSMANÖVRIEREN : German Turkish
ßg. b-ne pes dedirtmek
AUSMARSCH : German Turkish
m l. yola cikma; hareket etme
(Truppenabzug) mufarakat, ayrilma Sieren yola (sefere) cikmak; hareket etm., aynimak
AUSMAUERN : German Turkish
se duvar örmek
AUSMAß : German Turkish
n l. ölcü, mikyas
(Umfang) nispet, oran, büyük-lük, cesamet, boy
(Ausdehnung) genislik, vüsat
(Dimension bzw. Abstand) buut. boyut, mesafe
(Kaliber) cap; in großem (geringem) ~ büyük (Kücük) capta; größere (oü. weitere)
e annehmen genellesmek, umumlles-mek, taammüm etm., büyümek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani